3 ülkeye birden rahatça ulaşabileceğiniz bir konumda olan Basel son aylarda favori noktam diyebilirim. Hem uygun fiyatlı bilet bulmanın oldukça kolay olması hem de Fransa, Avusturya ya da Almanya’dan istediğiniz ülkeye hızlıca geçebilmenin mümkün olması en cazip gelen yanlarından. Baselle ilgili bu düşüncelerim Strazburg ve Colmar’ı Noel zamanı görmek için aldığımız Basel biletiyle birlikte bir günümüzü de buraya ayırmaya karar verene kadardı. Basel’i gezdikten sonra artık burası benim için 3 ülkeye açılan bir kapının çok daha ötesinde. Beklentim düşük şekilde gezmeye başladığımdan mı bilmiyorum ama ben gerçekten çok keyif alarak gezdim Basel’i.
Tam 1 günde koşturmadan gezeceğiniz büyüklükte bir şehir Basel. Aralık ayında hava erken karardığı için 5-6 saatte mola vere vere rahatça gezdik diyebilirim. Şehirin en güzel yanlarından biri de toplu taşımanın turistlere ücretsiz olması. Konakladığınız yerden ücretsiz kullanabileceğinize dair bir kart veriliyor. Herhangi bir kontrole denk geldiğinizde onu göstermeniz yeterli. Havaalanından otele giderken bir kontrole denk gelirseniz de otel rezervasyonunuzu göstermeniz yeterli.
Noel zamanı yaptığımız 3 günlük Basel, Strazburg ve Colmar’ı içeren planda konaklamanın en uyguna geldiği yer Basel’di. Siz yine kontrol edersiniz ancak Strazburg ve Colmar Basel’e göre çok daha turistik olduğu için özellikle belirli dönemlerde konaklamayı uyguna getirmek oldukça zor oluyor. Konakladığımız yer Basel merkez tren istasyonuna 2 dakika yürüme mesafesinde olduğu için birer gün ayırdığımız Strazburg ve Colmar’a geçiş bizim için çok kolay oldu. (Bu iki noktadaki deneyimlerimle ilgili ayrı yazılar gelecek.) Otelimiz genel olarak beklentilerimizi karşıladı. Odamız küçüktü ancak sadece uyumak için kullandığımız için bizim için sorun olmadı. Gayet temizdi ve dışarıdan hiç ses duymadık. Linkini buraya bırakıyorum. Diğer alternatiflere de aşağıdaki arama butonundan hızlıca ulaşabilirsiniz.
İsviçre genel olarak diğer Avrupa ülkelerine göre pahalı bir ülke olduğunu belirtmem lazım. Özellikle restoranlarda bu durumu çok net görebiliyorsunuz. Hatta araştırmam sırasında diğer ülkelere geçiş kolay olduğu için trene atlayıp Almanya’da yemek yiyip geri gelmeyi öneren kişilerle de karşılaştım. Biz Noel zamanında Basel’de olduğumuz için atıştırmalık ve akşam yemeğimizi Noel pazarlarından yedik. Pazardaki fiyatlar Almanya’daki fiyatlardan çok az yukarıdaydı. Basel’i Pazar günü gezdiğimiz için kahvaltı yapabileceğimiz çoğu yer de kapalıydı o yüzden bizde otelimizin yakınında olan Starbucks’ı tercih ettik. Fiyatlar yine bir tık yukarıdaydı ama Almanya ile arasında bariz bir fark yoktu. Noel zamanı dışında geldiğinizde restoran seçiminizi dikkatli yapmanızda fayda var.
Basel’e Noel zamanı plan yaptıysanız şehir içinde görmeniz gereken 2 tane Noel pazarı var. Birincisi Basel Manastırı‘nın hemen önünde kurulan diğeri de Tinguely Brunnen‘e çok yakın konumda Basler Weihnachtsmarkt (konumu burada). Noel pazarların ikisi de çok büyük değil ancak aradığını hemen hemen her şeyi bulabiliyorsunuz. Özellikle manastırın oradakinin yemek kısmı çok lezzetliydi. Hamburg’dan sonra (Colmar ve Strazburg da dahil) lezzet olarak en beğendiğim yer burası oldu.
Şehri farklı etkinliklerle keşfetmek isteyenler için Get Your Guide’ın rehberli yürüyüş ya da bisiklet turlarına ya da şehre farklı bi perspektiften bakmak için bot turlarına göz atmanızı öneririm.
Hemen gezilecek yerlerin detaylarına geçiş yapalım aşağıdaki haritadan konumlara ulaşabilir, haritayı kaydederek geziniz sırasında da kullanabilirsiniz.
1.Dreilandereck
2.Rathaus Basel (Basel Belediye Binası)
3.Basel Minster (Basel Manastırı)
4.Palatinate (Pfalz) Viewing Platform
5.Heuberg
6.Gate of Spalen
7.St. Alban City Gate
8.Tinguely Brunnen
9.Mittlere Brücke
10.Theodorskirche
1.Dreilandereck
Fransa ve Almanya’ya yakınlığı ile ün salan Basel’de 3 ülkeyi anda anda görebileceğiniz bir yer olduğunu biliyor muydunuz? Burayı ziyaret ettiğimde aklıma gelen ilk şey “keşke sınırlar hiç olmasa” oldu. İstediğimiz yere istediğimiz zaman gidebilme özgürlüğünü tatmak muhteşem olurdu.
Basel’de bu konuma geldiğinizde karşınızda kalan kıyıda Fransa’yı köprünün arkası da Almanya’yı göreceksiniz. Konumu şehir merkezinin biraz dışında kalsa da ulaşımı oldukça rahat.Biz Mittlere Brücke’den karşı kıyıya geçtikten sonra 8 numaralı tramvaya binerek buraya 10-15 dakika yürüme mesafesindeki en yakın durakta indik. Toplu taşıma da ücretsiz olduğu için buraya birazcık vakit ayırıp gelin derim. Basit bir anıt ve manzara noktası gibi görünse de insana bazı şeylerin istenildiği zaman ne kadar kolay olduğunu kanıtlar cinsten bir yer.
2.Rathaus Basel (Basel Belediye Binası)
Şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici belediye binalarından biri burasıydı. Kırmızı rengiyle meşhur bina araştırmalarım sırasında dikkatimi çekmeyi başarmıştı ancak canlı canlı görünce çok daha farklı bir havası olduğu konusunda bana hak vereceksiniz. Özellikle avlusundaki her bir detay ayrı ayrı ilgimi çekmeyi başardı. 500 yıllık yapı aktif olarak kullanılan resmi bir bina olduğu için halka açık kısmı oldukça az. Avludan ve resimde göreceğiniz merdivenin üst tarafındaki küçük bir alandan ibaret diyebilirim.
3.Basel Minster (Basel Manastırı)
Basel’in gözde turistik noktalarının başında Basel Manastırı geliyor. 1091 yılında inşa edilen yapı 1356’daki Basel depreminde yıkılmış, daha sonra yeniden inşa edilmiş. Önünde bulunan geniş meydandaki Noel pazarı baya başarılıydı. Çatısındaki işlemelere de tam anlamıyla bayıldım. İçeriye giriş ücretsiz, Cumartesi hariç haftanın her günü 11:00-16:00 saatlerinde ziyaret edilebilir.
Hemen sağ tarafında manastıra bağlı Palatinate (Pfalz) Viewing Platform’a açılan bir de alan var. Burayı tamamen tesadüfen gördük. Bakmadan geçmeyin derim.
4.Palatinate (Pfalz) Viewing Platform
Basel Manastırı’nın hemen arkasında yer alan manzara noktası da görmeniz gereken yerlerden biri. Ren Nehri’ni ve şehrin karşı kıyısını izleyebileceğiniz güzel bir mola noktası olarak kullanılabilir.
5.Heuberg
Şehrin en eski evlerinin yer aldığı bu mahallenin sokaklarında dolaşmak günün güzel aktivitelerinden biriydi. Evlerin tarzı, kapıların her birinin birbirinden farklı güzellikte oluşu, dükkanların vitrinlerinin özenle süslenişi,…
Pazar günü olduğu için oldukça sakindi ve Strazburg ve Colmar kalabalığından sonra bu sakinlik bize ilaç gibi geldi. Huzur içinde sindire sindire gezdik bu sokakları. Çok büyük bir mahalle olmadığı için fazla vaktinizi almayacaktır.
6.Gate of Spalen
Geçmişte kullanılan şehir kapılarından ikisini Basel’de hala ayakta görme şansınız var. Bunlardan Heuberg’in hemen sınırında yer aldığı için Heuberg’den sonra görmek üzere planınıza alabilirsiniz.
Kale görünümlü ve oldukça ihtişamlı kapı 1400’lerde inşa edilmiş. Görünce etrafında surlarıyla birlikte hayal etmekten kendimi alamadım.
7.St. Alban City Gate
Şehrin ikinci kapısı da St. Alban. Görmek istediğimiz yerlerin biraz dışında kaldığı için vaktimiz kalırsa görmeye gideriz diye düşünerek planımıza almıştık ancak burayı yetiştiremedik. Özellikle güneşli bir günde Basel’de olacaksanız etrafında bulunan parkta biraz zaman geçirecek şekilde plan yapmanızı öneririm. Buraya merkezden yürüyerek 20 dakikada ya da tramvay ile 15 dakikada gelebilirsiniz.
8.Tinguely Brunnen
Gördüğüm en eğlenceli çeşmelerden biri olarak yerini aldı Tinguely Brunnen. Jean Tinguely tarafından 1977’de birbirinden farklı makine heykellerin su fışkırtması şeklinde tasarlanmış çeşmenin adı Türkçe’ye Karnaval Çeşmesi olarak çevriliyor. Özellikle çocuklu gezginlerin burayı kesin kesin listesine alması lazım. Bizim gibi çocuk ruhlulara bir şey söylememe gerek yok, zaten çoktan listesine almışlardır.
9.Mittlere Brücke
Palatinate (Pfalz) Viewing Platform’dan baktığınızda solunuzda göreceğiniz şehrin diğer kıyısına geçmek için kullanabileceğiniz köprülerden biri Mittlere Brücke. Üzerinde bulunan şapeli inceleyebilmek için yürüyerek geçmeyi tercih ettik. Kappelijoch Bier isimli şapelin de çatısındaki işlemeler dikkat çekici noktalardan biriydi.
10.Theodorskirche
Basel’in merkezinde yer alan köprülerden Wettstein’in karşı kıyısındaki Theodorskirche görülmeye değer tarihi yapılardan biri. Şehrin en eski yapılarından biri, 1089 yılında yapılmış. Basel depreminde yıkılarak 1400’lerde yeniden inşa edilmiş. Burayı önemli kılan bir diğer şey de kilisinin etrafında yer alan mezarların Basel’in ilk yerlileri olduğu düşünülen Keltler’den kaldığı tahmin ediliyor.
Bir yazının daha sonuna geldik. Basel aklımda hep tahminimden çok daha keyif aldığım bir yer olarak kalacak.
Yeni keşiflerde görüşmek üzere.
Yorum Yapabilirsiniz