“Sonunda aylardır hayalini kurduğum o gün geldi.” Likya Yolu’nda ilk adımlarımızı atarken tam olarak aklımdan bunlar geçti. Maceramızın ilk etabı olan Ovacık-Faralya’yı anlatmaya başlayabilirim. Öncelikle yürüdüğümüz parkurların en güzel manzaralısı olduğunu belirtmek istiyorum. Zorlu bir parkur olmadığı için manzaranın tadını çıkara çıkara yürüyün, bol bol fotoğraf çekin.
Detaylara geçmeden önce diğer Likya Yolu yazılarımın yer aldığı genel başlığı buraya bırakıyorum. Özellikle ön hazırlık süreçlerini dikkatlice okumanızı öneririm. Görsel detay sevenler için de Instagram’dan da anlık paylaştığım hikaye serisini buraya bırakıyorum.
Daha önceki yazılarımda bahsettiğim genel bir kaç bilgiyi tekrarlamam gerekiyor. Öncelikle Likya Yolu yürüyüşümüzün tamamında konaklamaları günün sonunda ulaştığımız yerdeki işletmelerde yaptık. Akşam yemeklerimizi de bu işletmelerde yedik. Herhangi bir kamp malzemesi taşımadık. Size de bu yöntemi denemenizi şiddetle önereceğim. Günün sonunda yorgun argın çadır kurup yemek hazırlamak kadar zor bir şey olmasa gerek.
Bir diğer tekrar bahsetmediğim konu da yürüyüşe başlamadan 2 hafta önce Faralya’da uzaktan çalışmak için geldik. Yürüyüşümüzün başlangıç noktası olacak Ovacık’a ulaşmak için Faralya’dan minibüse bindik (2 kişi için 42 TL aldılar, daha sezon açılmadan hem de). Gün sonunda parkur Faralya’da biteceği için yine aynı evde konaklamaya devam edip ertesi gün Faralya’daki evden çıkış yapacak şekilde ayarladık planımızı. Bu planlama bize çok büyük avantaj sağladı, siz de ilk gece için konaklama noktası olarak Faralya’yı seçip önceden buraya gelebilirsiniz. Bu şekilde yüklerimizin büyük bir kısmını konakladığımız evde bırakıp daha az yükle (sadece gün içinde lazım olacak şeyleri yanımıza aldık) ve daha fazla keyif alarak ilk etabı tamamlamış olduk.
Likya Yolu’nun 1. gününde yaşamış olduğumuz tüm maceraları içerek Youtube Vlog’uma buradan ulaşabilirsiniz.
Parkur Ölüdeniz’de yer alan Ovacık’tan başlıyor ve toplam 14 km. Parkurun başındaki meşhur Likya Yolu tabelasını göreceksiniz, orada ilk fotoğrafınızı çekerek yürüyüş ritüellerinin ilkini gerçekleştirmiş olacaksınız.
Bir süre asfalttan gittikten sora ilk manzara sizi karşılayacak. Manzarayı sağınıza alarak gideceğiniz düz yolun tadını çıkarmanızı öneririm. Çünkü manzaraların kaybolması ile birlikte karşılaşacağınız ve artık bitse dedirtecek bir çıkış sizi bekliyor olacak. Ölüdeniz’in güzelim Belcekız’ın, Lagün’ün, Kumburnu’nun manzaralarını görmeye başladığınızdan itibaren bol bol fotoğraf molası verebilirsiniz. Tabi bizim gibi erkenden yürüyüşe başladıysanız, eğer geç bir saatte başladıysanız verdiğiniz molalara dikkat etmelisiniz.
Bu parkurun başındaki çıkış havanın ısınması ile birlikte beni gerçekten zorladı. Saat 10 gibi başlayan tırmanış macerası 12’de sona erdi. Bu arada sadece iki tane kısa mola verdik. Sabahtan henüz enerjiniz yerindeyken böyle bir çıkış olması büyük avantaj öğleden sonra yürümekten piliniz azaldığında böyle yollar daha zorlayıcı olabiliyor. Düzlüğe ulaşmamızla birlikte bayram ettik diyemeyeceğim çünkü neredeyse öğlen olduğu için sıcaklık artmıştı ve küçük ağaçlı yollardan geçtiğimiz için gölgemiz çok azdı.
Bir süre bu şekilde devam ettikten sonra ağaçlı yollara geçiş yaptık neyse ki. Uzun uzun ağaçların altında az yükümüzle tıngır mıngır giderken aşağıdaki görmüş olduğunuz fotoğraftaki Babadağ’ın yamacına ulaştık. Fotoğraftan çok yansımasa da dağların heybeti ve renkleri insanı büyüler cinstendi.
Dağları da geçtikten sonra ilk yerleşim yerimiz olan Kozağaç’a ulaştık. Buraya kadar herhangi bir çeşme görmediğimiz için sularımız baya azalmıştı. Hemen sularımızı tazeleyerek çeşmenin karşısında bulunan aile işletmesinde ilk uzun molamızı verdik.
Burada gözleme yiyip çaylarımızı içtik ancak gözleme ilerleyen saatlerde midemi ağrıttığı için tavsiye edemeyeceğim. Bir şeyler içilebilir ama yeniden gitsem orada gözleme yemem açıkçası.
Köyün içinde keçilere, koyunlara, ineklere selam vere vere devam ettik yolumuza. Babadağı’nı solumuza alarak ilerledik asfalt yoldan. Çok geçmeden bir manzara noktası ile karşılaştık. Aşağıdaki fotoğrafta da Kıdrak Koyu’nun güzelliğini görebilirsiniz.
Asfalt yol bittikten sonra minik bir yerleşim yeri daha göreceksiniz. Bundan sonra artık yolunuz hep iniş olacak. Faralya’ya kadar saatlerde toprak yoldan yokuş aşağı inerek Faralya’nın girişinde asfalt yola varacaksınız.
İlk günümüz az yükle olduğumuz ve az mola verdiğimiz için 16:14’te tamamlandı. Normal süreye göre 17:30-18:00 civarlarında bitmesi gerekiyor, muhtemelen sizin bu saatlerde tamamlanacak.
Faralya’da özellikle Kelebekler Vadisi manzarası ile sizi tam olarak mest edecek. Nerede konaklarsanız konaklayın bu manzarayı net göreceğiniz bir yerde mutlaka keyif kahvenizi için derim. Benim Fethiye’deki en sevdiğim manzara noktalarından biri burası. Kelebekler Vadisi’nin güzelliğinden bahsetmişken denizine nasıl ulaşılacağından da bahsedelim. Fethiye’den tekne ile ulaşım sağlayabilirsiniz ya da yürüyerek Faralya’dan alternatif Likya Yolu’nu takip ederek ulaşabilirsiniz. Biz geçen sene bu parkuru yürüdüğümüz için bu sene planlarımıza dahil etmedik. Sadece vadiye iniş 3 saat sürdüğü için Faralya’da konaklayarak buraya 1 tam gününüzü ayırmanız gerekir. Aynı zamanda Kelebekler Vadisi’nde de çadırda konaklamak mümkün. Vadiye yürüyerek inenlerden “yol bakımı” adı altında kişi başı 8 TL (2021 fiyatı) alınıyor. Konaklama yapar ya da tekne ile gelirseniz bu ücret alınmıyor.
Faralya’da konaklamayı daha önce bahsettiğim gibi son 2 haftadır konakladığımız yerde yaptık ama size bir öneri sunabilirim. Evimiz hazır olmasaydı biz Keyif Motel‘de konaklamayı planlamıştık. Hem Likya Yolu’nun bu parkurunun bitişine yakın olması hem de güzeller güzeli Kelebekler Vadisi manzarasına sahip olması bizi cezbetmişti. Yemeklerini de daha önce deneyimleme şansımız olmuştu, orta kararda bir lezzeti olduğunu söyleyebilirim.
Evde konaklayınca genelde yemekleri evde yapıyoruz ancak o yorgunluğun üzerine evde uğraşmaya halimiz kalmadı. Keyif Motel de akşam yemeği için ful dolu durumda olduğundan yolumuzu Nihan’s Kithen‘e çevirdik. Standart menüsü dışında günlük çıkan yemekleri de değişiyor. Biz günlük yemeklerden/mezelerden tercih ettik ve hepsi çok lezzetliydi. Manzaraya karşı yemek de etkili olmuş olabilir. Yemekten hemen sonra kendimizi evimize atarak bol bol dinlendik.
Bir sonraki yürüyüş günümüz bugüne göre daha ağır yüklerle olacağı için kara kara nasıl taşıyacağımızı düşünerek uykuya daldım. Likya Yolu’nda 2. Gün maceralarımız için bir sonraki yazıyı takipte kalın.
Yorum Yapabilirsiniz