5 günde 4 mevsimi yaşadığımız dolu dolu Paris keşfimin ilk yazısına hoşgeldiniz. Aşk şehri bizi hava konusunda yanıltsa da inanılmaz keyifli 5 gün geçirdik Paris’te.
Açık konuşmak gerekirse Paris’le ilgili beklentilerimin başında oldukça kasıntı bir şehir olması geliyordu. Yerlilerinin, Fransız olmayan herkese üstten baktığı, bir çok restoranın önünden bile geçemeyeceğimiz pahalılıkta olduğu, herkesin günün her saatinde inanılmaz şık gezdiği bir şehir beklerken bunların neredeyse tam tersi ile karşılaştım. Öncelikle insanları çok sıcak ve İngilizce konuşmayı reddettikleri doğru değil. Restoranlar Almanya ya da İspanya’ya göre bir tık pahalıydı ama önünden geçemeyeceğimiz fiyatlarla karşılaşmadık. İnsanlar diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi giyiniyorlar, ekstra şık olmak için çabalamanıza gerek yok. Her köşesi aşk kokan, romantik anlar yaşayayacağınız bir şehir olduğu algısını da bir kenara bırakmanızı öneririm. Herkesin kendi derdinde olduğu oldukça kalabalık bir metropole doğru yola çıktığınızı kabullenmek hayallerinizin yıkılmaması için önemli. Çok büyük beklentilerle gitmediğiniz ve diğer Avrupa şehirleri ile eşit gördüğünüz takdirde oldukça keyif alacağınız bir şehir haline gelecek Paris.
Paris gezi tarihlerimiz 31 Mart ile 4 Nisan’dı ve vizemiz 6 Nisan’da bitti. Vize bitmeden önce bir şehir daha görmek ve Uğur’un doğum gününü yurtdışında geçirmek istediğimiz için bu tarihleri seçtik. Hava durumu için her zaman yaptığımız gibi geçen sene Nisan ayı ortalamalarına baktık. Beklentimiz gündüz 14-15 derecelerdi ancak gerçekler 0-1 dereceler oldu. Bu yıl yaşanılan bir türlü bitmek bilmeyen kış bizim yakamızı Paris’te de bırakmadı. Valizimiz bu şartlara uygun olmadığı için inanılmaz zorlandık. Yanımda götürdüğüm yedek montumu ya da ceketlerimi hiç kullanamadım diyebilirim. Tüm Paris’i fotoğrafta görmüş olduğunuz montum ile dolaştım. Hatta içime Uğur’un sweatlerinden giydiğim bile oldu. Son iki gün hava biraz daha güneşli olsa da hala serinliğini alttan alttan hissettirdiği için Paris’te tam anlamı ile baharı yaşayamadık diyebiliriz. Sizlerin de benzer durumla karşılaşmamanız için baharda gitmeyi düşünüyorsanız Mayıs ayından önce plan yapmamanızı öneririm. Çünkü Paris’in soğuğu sağlam bir soğuk, insanın içine işleyen cinsten.
“Paris’i kaç günde gezebiliriz?” diye sorarsanız burası için bu soruya maalesef kesin bir yanıtım yok. Şehir çok büyük ve her köşesi görülmeye değer. Sadece ana turistik noktaları görelim derseniz 3 gün plan yapmak yeterli diyebilirim. Biz ters metod uygulayarak elimizdeki gün sayımıza göre plan yaptık. 5 günü nasıl değerlendirebiliriz diye başladığımız plan aşağıdaki şekilde sona erdi. Hava şartlarından dolayı bu planın bir kısmını gerçekleştiremedik ama sizin hala şansınız olabilir diye buraya bırakıyorum. Disneyland‘a da gitmek planlarınız içinde ise sadece orası için 1 gün ayırmanızı öneririm. Bizim bu rotanın ne kadarını ve hangi sırayla gezdiğimiz Instagram’da öne çıkardığım Paris hikayelerinden bakabilirsiniz. Paylaşımlar fazla olduğu için 3 farklı öne çıkarma serisi yapmak durumunda kaldım. İlk üç günlük gezimize buradan, dördüncü gün gezimize buradan, beşinci gün ve döndükten sonra paylaştığım hikayelere buradan ulaşabilirsiniz. Detaylı bilgiler için de blogda yayınladığım Paris ile ilgili tüm yazılara buradan toplu halde ulaşabilirsiniz.
5 günlük Paris rota önerisi:
1. Gün
Paris Orly Havaalanına varış ve otele yerleşme,
Tatlı ve kahve molası için Boulangerie L’Essentiel – Anthony Bosson (otele yakın olduğu için),
Carousel ve Trocadore Meydanı’nda Eyfel altında Paris kokusunu içine çekme vakitleri (buraya şarap ve alıştırmalık alarak gidebilir, çimlerde piknik yapabilirsiniz),
Zafer Takı ve Şanzelize Bulvarında gezinti,
Av. Montaigne’den Eyfel’e bakış,
Les Philosophes’te akşam yemeği.
2. Gün
5 Pailles’te kahvaltı,
Montmartre mahallesinde tüm noktaları içeren gezinti,
Église de la Madeleine’e uğrayarak Palais Garnier’e geçiş,
Arabica’dan kahve alıp L’Eclair de Génie’den ekler ve Comme a Lisbonne den “pastel de nada” alarak kısa bir tatlı molası,
Galeries Lafayette Haussmann ve Galerie Vivenne gezisi,
Pink Mama’da akşam yemeği,
Pont de Concorde’de akşam Eyfel manzarası.
3. Gün
Cedric Grolet’ten kruvasan ve “flan la vanille”, Cafe Kitsume’den kahve alıp Jardin des Tuileries’de kahvaltı,
Jardin du Palaries dolaşılarak Opera Garnier ve Theatre Eduard VII’e geçiş yap,
Concorde Meydanı ve Köprü’den geçerek Loure’ giriş yapılır,
Five Guys’da hamburger yenir ve Pierre Hermé’den macaron alınarak geziye devam,
Sainte Chapelle, Placa Dauphine, Pont Neuf ve Notre Dame ile ada turu,
Odette’ten meşhur tatlı “choux à la crème” alınarak Shakespeare and Company’e geçiş yapılır,
La Felicita’da akşam yemeği.
4. Gün
Maison Sauvage’de kahvaltı üzerinde Cafe de Flore’de kahve,
Eyfel manzara noktaları gezisi (Alexandre III Köprüsü veRue de L’Universite),
Orsay gezisi,
Ladurée’de makaron ve kahve molası,
Marais mahallesi gezisi ve Chez Alain Miam Miam’da krep molası,
Eyfel altında atıştırmalık ya da Little Red Door da kokteyl ile gün tamamlanır.
5. Gün
La Boulangerie Moderne’den kahve kruvasan alıp Lüksemburg Bahçesi’nde kahvaltı,
Emily in Paris çekim noktlarında gezi ve Panteon’a geçiş,
Rue Cremieux’e uğrayarak Parc des Buttes’de yeşillik keyfi,
Le Pavillon du Lac’te son Paris yemeği,
Place des Vosges’e uğrayarak Paris’e veda.
İlk ve son günü yolculuktan dolayı yarım olarak düşünerek yapmıştık planlarımızı, dolayısıyla aslında 4 tam günümüz vardı Paris’te. Tüm noktaların detayları yeni bir yazı ile en yakın zamanda gelecek.
Konaklama konusu Paris bütçe kalemlerinde önemli bir paya sahip olacağını şimdiden belirtiyorum. İlk araştırmaya başladığımız anda gittiğimiz diğer şehirlere göre daha pahalı olduğu yüzümüze vuruldu. Fiyatın uygun olmasını bekliyorsanız turistik noktalardan biraz daha uzaklaşmanız gerekiyor. Bu şartlarda da dikkat etmeniz gereken en önemli nokta metroya olabildiğince yakın bir konaklama noktasını tercih etmek olacak. Çünkü gezilecek yerler farklı noktalarda olduğu için metro kullanımı kaçınılmaz. Bizim konakladığımız oteli buraya bırakıyorum. Bölge olarak her yere kısa sürede ulaşabildiğimiz için gönül rahatlığı ile bu bölgeyi tercih etmenizi önerebilirim. Aşağıdaki arama butonundan otellere hızlıca ulaşabilirsiniz.
Ulaşım için araç kiralamayı önerenleri gördüm ancak bu fikre Paris için pek katılmıyorum. Hem park ücretlerinin pahalı olmasından hem de metro ağının oldukça geniş olmasından dolayı araç kiralamayı bence hiç düşünmeyin bile. Bizim otelimize metro durağı 1 dakika uzaklıkta olduğu için ulaşım konusunda inanılmaz rahat ettik. 10’lu metro biletlerinden alırsanız 1 bilet ücretsiz oluyor ve tanesi 1,69 Euro’ya geliyor. Belirli bölgeler için günlük sınırsız geçişli bilet çeşitleri de mevcut. Kullanım sıklığınıza ve bölgelerinize göre uygun bilet çeşidini tercih edebilirsiniz. Biletinizi metrodan çıkana kadar saklamalısınız, kontrol durumunda göstermenizi bekleyecekler, aksi durumda para cezası ile karşılaşabilirsiniz. Alternatif olarak Navigo Pass ulaşım kartından alınabilir ancak bunun için hem 5 Euro kart ücreti alınıyor hem de hangi gün aldığınızdan bağımsız olarak Pazar günü kartın kullanımı sona eriyor. Bize uymadığı için tercih etmedik ancak size uyma ihtimali olabilir diye bahsetmek istedim.
Paris için yazdığım ilk yazının sonuna geldik, daha çok detay var bahsetmek istediğim. Yeni yazılarda görüşmek üzere.
Emeklerine sağlık. Şahane bir paylaşım olmuş sevgili Gizem