Tarihte yolculuğa hazır mısınız? O zamanın şartlarıyla değerlendirdiğinizde Nebatiler’in koskoca şehri nasıl yaptığını sorgulaya sorgulaya gezeceğiniz devasa bir antik kent ile karşı karşıyasınız. Petra Antik Kenti, hala çözülmeyi bekleyen sırlarıyla sizi içine çekecek yorucu bir gezi gününe hazırlıklı olmanızda fayda var. Kayaların kızıllığından dolayı zaman içinde Gül Şehri, Kızıl Şehir, Raqeem ve Petra gibi isimlerle anılan şehirde keyifli ama bir o kadar da yorucu bir güne hazırlıklı olun. Bu yazıda geziniz boyunca nelerle karşılaşacağınız, dikkat etmeniz gereken noktalar, nasıl hazırlık yapmanız gerektiği ve yanınıza almanız gerekenlere dair detayları bulacaksınız.
Petra Antik Kenti ile ilgili detaylara geçmeden önce Ürdün hakkında yazdığım genel bilgiler, diğer gezi noktalarını içeren gezi rehberi ve Wadi Rum yazılarıma da göz atmanızı tavsiye ederim. Buradan Ürdün ile ilgili yazdığım tüm yazılara toplu olarak ulaşabilirsiniz. Bol görselli anlatım sevenleri de Instagram hikayelerime beklerim. Tüm bilgiler Ürdün I ve Ürdün II serilerisi olarak profilimde öne çıkardığım hikaye serilerinin içinde, üzerlerine tıklayarak hızlıca da ulaşabilirsiniz.
Bizim gibi Petra çevresinde konaklayacaksanız yemek için lezzetli ve uygun fiyatlı bir önerim var. Falafel Time Restoran‘da falafel ve şavarma denedik, ikisinin de tadı gayet başarılıydı. 2 falafel tabağı, şavarma ve 1 Sprite toplam 8 JOD tuttu. Salata, tatlı ve çay ikram ettiler. Çalışanlardan biri de Türkçe bildiği için bizimle bayağı ilgilendi.
Hor Dağı’nın eteklerine kurulan, UNESCO tarafından koruma altına alınan ve Dünyanın yeni 7 harikasından biri seçilen Petra Antik Kenti, bugüne kadar gezdiğimiz tüm antik kentleri sollayarak zirvedeki yerine ulaştı. Tamamını gezmek isterseniz en az 2 gün ayırmanız gereken bir büyüklükte kendisi. İçeride çeşitli zorluklarda trekking rotaları da mevcut, bunları da yürümek isterseniz süre katlanarak artacaktır. Buranın içinde kaç gün geçirmeyi tercih tamamen sizin zevk ve tercihlerinize kalmış durumda. Biz 1 gün ayırarak ana noktalarını gezmeyi tercih ettik.
Petra’nın tarihi hakkında az da olsa bilgi sahibi olarak gezdiğinizde gördüğünüz yapılar daha da anlam kazanacak. (Bence tüm gezi noktaları için aynı şey geçerli.) Kentin bugünkü popülerliğinde en büyük katkıyı yapan Nebatiler‘in tarihinin (kesin olmamakla birlikte) M.Ö. 400 yılına dayandığı biliniyor. Petra’nın da M.Ö. 400 ile M.S. 106 yılları arasında bu topluma başkentlik yaptığı biliniyor. Roma İmparatorluğu‘nun işgaline kadar şehir başkent statüsünü korumuş. M.S. 400’lü yıllardan sonra yaşanan deprem ve ticaret yollarının değişmesinden dolayı yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı zamanla popülerliğini yitirip terk edilmiş. Şehirde hem Nebatiler’den hem de Romalılar’dan izler yer alıyor. Gezerken her iki kültür arasındaki farkı bariz göreceksiniz. Mesela amfi tiyatro Roma döneminde yapılmış.
Bol bol bilgi alarak özel ya da grupla rehberli gezi yapmak isteyenler için Get Your Guide turlarını tavsiye ederim. Aşağıdaki aktivitelerin detayları ve daha fazla aktivite için üzerine tıklamanız yeterli.
Petra ile ilgili gizemini koruyan pek çok detay ve ileri sürülen bir o kadar teoriler yer alıyor. Bunlardan en çok dikkat çekeni Müslümanların ilk kıblesinin aslında Petra’da olduğu.
Arkeolojik araştırmalarda Mekke’nin rivayetlerin aksine yeni bir şehir olarak ortaya çıkışı, bilinen tarih kaynaklarında ve haritalarda adının 8. yüzyıl öncesinde geçmemesi, ticaret yolları üzerinde olmaması yanında tarım açısından arazinin uygunsuz oluşu, erken dönem İslam tarihi hakkında ipuçları veren Kur’an ve hadis rivayetlerinde tanımlanan bazı yer isimleri ve özellikleri ile Mekke coğrafi yapısının uyuşmaması araştırmacıları Mekke’nin neresi olduğu konusunda arayışlara yöneltmiştir. Muaviye’nin ölümü sonrasında çıkan iç karışıklıklarda Kâbe, Yezid’in askerlerince mancınıklar kullanılarak taşa tutulmuş, isabet alan kara taş üç parçaya bölünmüş, Kâbe yıkılmıştır. Kanadalı arkeolog ve İslam tarihi araştırmacısı Dan Gibson’a göre sözü edilen yıkım bugünkü Mekke şehrinde değil, bundan yaklaşık 1200 kilometre kuzeyde, Petra’da gerçekleşmişti. Dan Gibson, ulaştığı en eski camilerin kıble duvarlarının Petra’yı göstermeleri ve ayet, hadis ve siyer kaynaklarındaki diğer bazı ifadeler sebebiyle Hz. Muhammed Petra’da yaşamış ve Medine’ye göç ettiğini iddia etmiştir. Ona göre Kur’an’da bahsedilen “bekke” veya “mekke” sözcükleriyle ifade edilen kıble ve nerede olduğu konusunda tartışmalar bulunan Mescid-i Haram (yasak toplanma yeri) Petra’daydı.
Bu görüşe karşı, John bar Penkaye isimli Süryani bir yazarın, Abdullah bin Zübeyr İsyanı devam ederken yazdığı kroniklerinde Kâbe’nin taşınmasından veya Petra’dan bahsetmemesi gibi karşı argümanlar da ileri sürülmüştür. Ayrıca bu iddiaya erken dönemde Müslümanların Kâbe’nin yerini doğru hesaplayamadıkları için bazı camilerde kıble yönünün yanlış olduğu gerekçesiyle karşı çıkılmaktadır. Nitekim günümüze yakın tarihlerde inşa edilmiş bazı camilerin de kıble yönünün yanlış hesaplandığı belirtilmektedir. Kâbe’nin bulunduğu Mekke’de bile bazıları 50 yıldan daha eski 200 civarında caminin kıble yönünün yanlış olduğu belirlenmiştir.
Petra hakkında Kehf Suresi’nde geçen al-Raqīm (Raqēmō)’in , Petra olduğu şeklinde bir görüş de ileri sürülmüştür. (Kaynak)
1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından yeniden keşfedilen Petra’nın giriş ücreti en çok merak edilen konulardan biri. Gün sayısına göre bilet ücreti değişiyor; 1 gün için kişi başı 50 JOD, 2 gün 55 JOD, 3 gün 60 JOD. Resmi bilgilerin yer aldığı internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz. Bu tutarları TL’ye çevirdiğinizde kur farkından dolayı ortaya saçma bir rakam çıkıyor ama bu durumu yıllardır hemen her ülkede görmeye alıştığımızı düşünüyorum.
Petra Antik Kenti kapılarını sabah saat 06:00’da açılıyor. Biz 07:30’da kapıdaydık ve tahminimizden daha fazla kişi vardı. Bileti buradan satın aldık, nakitte yukarıda belirttiğim rakam geçerli iken kartla alırsanız %2 komisyon alıyorlar. 12 yaşından küçük çocuklara giriş ücretsiz. Petra by Night etkinliği bu giriş biletine dahil değil. Bu etkinlikle ilgili detayları aşağıda bulabilirsiniz.
Sabah olabildiğince erken saatte gelmenizi şiddetle tavsiye ediyorum çünkü saat 9-10 gibi yoğun bir kalabalık oluşmaya başlıyor. Aynı zamanda hava sıcaklığı da arttığı için açık havada yürümesi saat ilerledikçe zorlaşıyor. Ne kadar erken başlarsanız o kadar serin havada yürümüş olursunuz.
Gün boyunca yürüyeceğiniz için kıyafet konusu çok önemli. Ayakkabınızın çok rahat olması (mümkünse trekking ayakkabısı) ve kıyafetinizin uzun yürüyüşe uygun olması avantajınıza olacaktır. Uzun elbise giyecekler dar kesim elbiseleri kesinlikle tercih etmesin derim. Ana noktaları görmek için merdiven şeklinde de olsa yukarı doğru çıkış yapacağınız yerler olacak. Kısa elbise giyecekler yanına yukarı doğru çıkışlar için yedek bir şort, tayt gibi şeyler alsa daha rahat eder. (Ben şort ayarlamıştım ama maalesef otelde unuttum.) Sabah serin olacağı için üzerinize ince de olsa uzun kollu bir seyler alın derim. Güneş kremi, şapka ve güneş gözlüğü önemli ayrıntılar. Yanınıza bol su almayı da unutmayın.
Petra by Night etkinliği olmazsa olmazlarımdan biriydi. Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe günleri The Siq yolundan başlayıp Treasury yani El Hazne’nin önüne kadar yüzlerce mumla aydınlatma yapılıyor. Belirli günlerde yapılan bir etkinlik olduğu için Petra gezi günümüzü özellikle etkinlik günlerinden biri olan Pazartesi gününe denk getirdik. Ne yazık ki şans bizden yana değildi. Saat 17 civarında Petra gezimizi bitirdik, akşam etkinliğine kadar dinlenmek için yakın mesafede bulunan otelimize geçmeye karar verdik. Petra’nın kapısından dışarı adım attığımız anda yağmur yağmaya başladı ve tüm akşam bardaktan boşalırcasına devam etti. Çok yorgun olduğumuz için ve elimizden bir şey gelmediği için durumu kabullendik mecburen.
Yağmur için elden bir şey gelmiyor ancak yorgunluk durumu için size bir önerim var. Normalde buraya gelen tüm gezginlerden gördüğüm kadarıyla herkes gün boyunca Petra’yı dolaşıp aynı gün akşam etkinliğine katılıyor. Gün içinde güneşten ve uzun yürüyüşlerden dolayı o kadar yoruluyorsunuz ki akşama tam anlamıyla pertiniz çıkıyor. Bir de üzerine akşam etkinliği için başlangıç kapısına yürüyüp etkinlik saatinde yeniden giriş yaparak aynı yolu 30-40 dakika Treasury’ye kadar yürümeniz gerekiyor. Çünkü etkinlik için biletler 19:30-20:30 saatlerinde ana giriş kapısındaki bilet satış noktasından satılıyor. Bu kadar yorgunluğa gerek kalmadan Çarşamba akşam Petra by Night etkinliğine katılıp Perşembe de normal Petra gezinizi yaparsanız akşam da rahatça dinlenebilirsiniz. Daha önce paylaştığım Ürdün Genel Bilgiler yazımda belirttiğim gibi Ürdün geneli için yapmış olduğumuz planda bir değişiklik hakkım olsaydı bundan yana kullanırdım.
Etkinliğin giriş ücreti 17 JOD. 10 yaşından küçük çocuklar için ücretsiz. Bileti ana kapıdan alabileceğiniz için içeride sık sık göreceğiniz buranın yerlileri olan Bedeviler’den de satın alabiliyorsunuz ancak bu çok yaygın bir durum değil. Biraz ekstra fiyat teklif ederek isterseniz kendileri ile anlaşmayı deneyebilirsiniz. Ana kapıya yürümek istemezseniz bu seçenek de aklınızda bulunsun.
İçeride bir restoran bulunuyor. Fiyatlar dışarıya göre bir tık pahalı: 2 taze sıkılmış meyve suyuna 5 JOD ödedik. Restaurantta yemek menüsü de bulunuyor. Ücretsiz tuvaletler yeterli sayıda vardı. Yürürken sık sık Bedevilerin kendi imkanlarıyla hazırladıkları minik kafelerine ve hediyelik tezgahlarına denk geleceksiniz. Bedeviler vergi vermeden burada yaşadıkları için hediyelik eşyalar dışarıdaki hediyelik dükkanlarına göre daha ucuz ancak pazarlık önemli. İlk söylenen fiyattan asla almayın. 6 magneti 1 JOD’a satan yerler de var 3 magneti 1 JOD’a satan yerler de var.
Bedevilerden bahsetmişken kısaca kimlere denildiğini açıklamak gerek çünkü bu kültürün önemli bir parçası kendileri. Bedeviler, geçmişte göçebe olan ve Sahra Çölü’nün Atlas Okyanusu kıyısından Batı Çölü, Sina Yarımadası ve Necef Çölü üzerinden Arap Çölü’ne kadar uzanan bölgede yaşayan Arap kabileleri olarak adlandırılır. Temel geçim kaynakları göçebe hayvancılık olsa da çok iyi çelik döverler, “jambiya” denilen “bedevi hançeri” olarak da bilinen bir tür bıçakları vardır. Kendi hukuk kuralları, gelenek, örf ve adetleri ile ayrı bir topluluktur.
Petra’da yaşayan Bedeviler’in genelde evleri de Petra’nın içerisinde. Bildiğimiz inşa edilen evlerden değil bu evler. Eskiden de muhtemelen Nebatiler ya da Romalılar tarafından da ev ya da iş yeri olarak kullanılan kayalıklar oyularak oluşturulan yerlere yerleşmişler. Gezerken illa ki denk geleceksiniz. Bir de sizi eşekle, deveyle taşımak isteyecek, belirli fotoğraf noktaları var oralara ücret karşılığında çıkarmak isteyecekler. Fotoğraf noktalarından yazının ilerleyen kısmında bahsedeceğim ama eşek ve deveyle taşınma olayına burada girmeyin derim. Gördüğüm çoğu hayvan hiç iyi durumda değildi. Wadi Rum yazımda da belirtmiştim, buradaki hayvanların durumları daha iyiydi, planınıza dahilse orada da deneyimleyebilirsiniz.
Genel bilgilendirmelerimiz bittiğine göre gelelim Petra Antik Kenti’nde görülecek 15 noktaya. Bilet aldığınız yerde harita ve gezi noktaları hakkında bilgi içeren kitapçıktan almayı ihmal etmeyin.
Giriş biletinizi aldıktan sonra başlangıç noktası biraz aralarda kaldığı için kalabalığı takip etmeniz gerekiyor. Hemen herkes sabah saatlerinde aynı yöne gideceği için bulmanız kolay olacaktır. Doğru yolda olduğunuzu anlamanızın bir diğer yöntemi de Bedeviler’in yanında gelip sizi binek hayvanlarla taşımayı teklif etmesi olacak. Buranın yerlileri oldukları için eğer istemiyorsanız kibarca reddetmeniz yeterli olacaktır. Adım başı farklı kişilerden bu istekleri duyacaksınız, sabırlı olup kibarlığınızı bozmamanızı tavsiye ediyorum. Normalde binek hayvanlarla yolculuk Petra biletinin içine dahil ancak Bedeviler burada kendi kurallarını uyguladıkları için ücretsiz diye başlayan konuşmalar bahşişe doğru gidecektir.
Giriş yolundan biraz sonra ilk göreceğiniz nokta Djin Bloks (Cin Blokları). Araştırmalar sonucunda önemli kişilerin mezarları olduğu bilgisine varılmış ancak adını aldığı efsaneye göre cinlerin yaşadığı yerler olarak da anılıyormuş burası.
Yol üzerinde kaçırmamanız gereken sıradaki nokta The Dam (Baraj). Biz giderken kaçırdığımız, dönerken de yorgunluktan asla aklımıza gelmediği için siz unutmayın. 1964 yılında hükümet tarafından, aslen Nebatilerin inşa ettiği gibi yenilenmiş. 88 metre uzunluğundaki baraj, kenti sellerden korumak için inşa edilmiş. Nebatilerin ne kadar yetenekli ve o dönemin şartlarına göre ne kadar modern ve başarılı bir altyapı inşa ettiğini kanıtlayan bir yapı burası. Bir diğer önemi de buranın kazı çalışması sırasında Nebatiler’in kenti Raqeem olarak adlandırdıkları ortaya çıkmış. Petra ismini (Yunanca’da “kaya” anlamına geliyor) Roma döneminde almış.
Sıra geldi beni beklemediğim şekilde etkileyen kanyona. Ürdün seyahatim boyunca kanyonlara olan ilgim inanılmaz arttı. Wadi Rum safari gezimizde de etkileyici kanyonlardan geçmiştik. Merak edenler buradan hızlıca ulaşabilir.
The Siq, 1 kilometre boyunca sürecek ve sizi 80 metre yüksekliğe kadar uzanan heybetiyle büyüleyecek. Kanyonun başlangıcı doğal bir şekilde oluşmuş, geri kalanı Nebatiler tarafından oyulmuş. Başlangıcında eski şehrin kapısından izleri görebilirsiniz. Yol boyunca da kenarlarda sizi takip eden su yolları göreceksiniz. Bunlar zamanında barajdan şehre suyu taşıma için kullanılıyormuş.
Bu 1 kilometre yol ne kadar keyifli geçse de sonunda The Treasury (Hazine)‘ye varacağını bilmek inanılmaz heyecanlandırıyor. Hazırlık sırasında hemen her blokta hiç beklediğiniz bir zamanda karşınıza çıkacağını okumuştum, gerçekten de öyle oldu. Kanyonun heybetine kaptırmış giderken bir yandan da acaba The Treasury’e ne kadar yol kaldı diye düşünürken aniden karşımızda belirdi. Sabah erken bir saatte gitmemize rağmen kabalık yoğundu. 40 metre uzunluğundaki 2 kattan oluşan Hazine (Al Khazna)’nin içine giriş yasak. Yapılış amacının henüz çözülememesi ile birlikte bazı arkeologlar bunun bir tapınak olduğuna inanırken, diğerleri belge depolamak için yapılan bir yer olduğunu düşünüyormuş. Ancak buradaki en son kazıda Hazine’nin altında bir mezarlık olduğu ortaya çıkarmış.
Malum kalabalığın görünmediği bir açıdan The Treasury ile fotoğraf isteyenler dikkatini buraya versin. Meşhur halılı fotoğrafların çekildiği iki farklı nokta bulunuyor. Buralara öyle elinizi kolunuzu sallayarak çıkmanıza izin vermiyor maalesef. Bedeviler çıkış yollarını tutmuş eğer fotoğraf noktasına gitmek istiyorsanız onlardan biriyle ücret konusunda anlaşmanız gerekiyor. Zaten daha başlangıç noktasından fotoğraf için yanınıza gelmeye başlayacakları için siz onları aramaya başlamadan onlar sizi bulacak. Bir kaç farklı kişiyle görüştük ama en sonunda The Siq’in başında bizi yakalayan Abdullah ile anlaştık. Diğer kişiler çıkarmak için ayrı fotoğraf çekmek için ayrı ücretler istedikleri için Abdullah bize daha samimi geldi. Ancak o da 5 JOD‘dan aşağı inmedi. Pazarlık kabiliyetimizin çok iyi olmamasına rağmen iki kişi için 5 JOD’a inmesi için baya ısrar ettik. Bu gezide pazarlık yeteneklerimizi güçlendirdik diyebilirim. Pazarlığın p harfini bilmeyen Avrupalı turistler Bedeviler kaçtan kapıyı açarsa direkt kabul ettiklerini gördükten sonra kendimizi tebrik bile ettik diyebilirim. Velhasıl kelam, pazarlık burada kritik.
Fotoğraflarda gördüğünüz açıya bir kaç dakikalık yukarı doğru çıkışın ardından ulaştık. Abdullah fotoğraf ve videolarımızı çekmek için baya uğraşsa da bana beğendirmesi zor olduğu için devreye sevgili eşim girdi. Burada istediğiniz kadar kalmanıza izin veriyorlar hatta çay bile ikram ediyorlar.
Bir diğer fotoğrafta noktası buranın da üzerinde yer alıyor. Ben aradığım fotoğraflara kavuştuğum için oraya da ayrıca vakit harcamak istemedik çünkü daha görülecek çok nokta var. Bir de sebep de diğer açıyı araştırırken çok beğenmedim açıkçası. Bizim çekildiğimiz açıya göre biraz daha yukarıda kalıyor.
Petra genelinde sık sık karşılaşacağınız develerle fotoğraf çekmek isteyenlerin de 10-20 JOD‘u gözden çıkarması gerekiyor.
Hazine’nin büyüleyici etkisinden zar zor ayrılarak The Street of Facades üzerinden devam ediyoruz. Bu yol en sondaki The Monastery’e kadar tırmanmaya başlayacağınız merdivenlere kadar devam ediyor. Yol üzerinde hediyelik eşya satan tezgahları, yiyecek içecek noktalarını (içerideki bir tane restoran da bu yol üzerinde) binek hayvanları ve tuvaletleri göreceksiniz.
The Street of Facades’de yürürken solunuzda kalacak High Place of Sacrifice en uzun yürüyüş noktalarından biri. Dağın en üst tepesine çıktığınızda göreceğiniz kurban adama noktası olan sunak, figürler ve dikili taşlar yer alıyor. Yolu 2 km ve neredeyse tamamen tırmanış yaparak en üst noktaya çıkmanız ortalama 50-60 dakika sürüyor. Eğer kondisyonunuza güveniyorsanız ve 1 günden fazla vaktiniz varsa çıkmayı deneyebilirsiniz. 1 gün vakti olanların burayı planına almamasını öneririm.
High Place of Sacrifice’ın karşısında bulunan Royal Tombs‘lara geçiyoruz. Burada yan yana birden fazla kraliyet mezarını göreceksiniz. Adları; Urn Tomb, Silk Tom, Corinthian Tomb ve Palace Tomb. Her birinin içine girip bakın derim çünkü Petra’daki taşların desenleri o kadar güzel ki hepsinde sanki özellikle bir desen çalışması yapılmış gibi farklı renk paletleri yer alıyor. Özellikle bu kısım renk geçişleri konusunda en etkileyici bölgelerden biriydi, yakından görmenizi öneririm.
Royal Tombs’dan The Theatre’a doğru ana yola dönmeden arada gördüğümüz bir patikadan devam ettik. Böylece yol üzerindeki yapıları yukarıdan gözlemleme şansımız oldu.
The Theatre, Roma döneminde yapılan eserlerden biri. 4000 seyirciye kadar ağırlayabilen dünyada kayadan oyulmuş tek tiyatro olma özelliğini taşıyan yapının içine girilmiyor. Sadece dışarıdan görebiliyorsunuz.
Yol üzerinde The Nymphaeum‘u göreceksiniz. Kendisi 450 yıllık bir fıstık ağacı ve altında yer alan çeşme de Roma döneminde yapıldığı varsayılan ve eskiden beri kullanılan bir halk çeşmesiymiş.
Sıraki nokta The Church, kilisenin M.S. 5. yüzyılda inşa edildiği, yangın ya da depremden dolayı yıkılmış olabileceği tahmin ediliyor. Kilisenin tabanında yer alan mozaikler yapının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
The Colonnaded Street’e inerek Great Temple‘a giriyoruz. Tarihinin M.Ö.1 yüzyıla dayandığı tahmin edilen yapının dini amaçla mı yoksa idari amaçlama mı kullanıldığı henüz tespit edilememiş. Nebatiler tarafıdan yapıldığı bilinen tapınak üzerinde Brown Üniversitesi’nden arkeologlar 1993 yılından beri çalışmaya devam ediyor.
Bir diğer tapınağa doğru geçiş yapıyoruz. Qasr al-Bint, Petra’nın en önemli tapınaklarından biri. Neredeyse kare formunda yer alan tapınak bir podyumun üzerine yerleştirilmiş. Bugün hala 23 metre uzunluğu ile oldukça heybetli görüntüsü ile Petra’da günümüze kadar en iyi ulaşan yapılardan biri.
Bu noktadan sonra restoranda birer taze sıkılmış meyve suyu içerek enerjimizi doldurup meşhur The Monastery yoluna koyulduk. Bakın şimdiden kendinizi hazırlayın bu yol tırman tırman bitmiyor. Diğer noktalardan geçerek buraya geldiğimiz için öğlen saatinde neredeyse tamamı merdiven şeklinde olan bu yola başlayabildik. Bu noktada deneyimlerimizden yola çıkarak size önerim Hazine’den sonra bahsettiğim tüm noktaları atlayarak direkt buraya gelmeniz. Dönüşte yine aynı yoldan geçeceğiniz için diğer noktaları sonra da ziyaret edebilirsiniz. Böyle öğlen sıcağına kalmadan gezinin en zor kısmını tamamlamış olursunuz. Benim şimdiki aklım olsaydı planı bu şekilde yapardım.
Tam olarak kaç dakika tırmandığımızı tutmadım ama çok rahat 40 dakikası vardı. Ad-Deir olarak isimlendirilen, 48,3 m yüksekliğindeki yapı M.S. 1. yüzyılda dağın içine doğru oyularak yapılmış. En üst noktaya dar ve kıvrımlı ama sürpriz manzaralı yollardan geçerek ulaşıyorsunuz. Yol üzerinde sıklıkla hediyelik eşya satan Bedeviler’in tezgahlarını göreceksiniz.
Tüm bu yorgunluğunuza değecek güzellikte bir yapı olduğu için mutlaka listenizde olması gerekiyor. Dinlenebilmeniz için Manastır’ın hemen karşısına kafe kurmuşlar. Buradan içecek bir şeyler alıp Manastır manzarasıyla yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Yol üzerinde ve kafede bir kaç tane tane kedi ile karşılaştık, yanına mama almak isteyenlerin aklında olsun.
Ad-Deir’in mezar amaçlı yapılmadığı tahmin ediliyor. Yakınlarında bulunan bir kitabede buranın zengin bir kardeşler topluluğunun Kral’a saygı duruşunda bulunarak sempozyumlar düzenlemesi ve ölümünden sonra tanrılaştırılması amacıyla yapıldığı yazıyormuş. Hatta akademisyenler, Manastır’ın önündeki düz alanın, sosyal toplantılara veya dini etkinliklere uygun hale getirmek için insan eylemiyle düzleştirildiğine inanıyor. Aynı zamanda, Deir’in karşısındaki tepedeki yapılarla birlikte halka açık büyük dini etkinliklerin yapıldığı yer olabileceği tahmin ediliyor.
Bizans döneminde manastır olarak kullanıldığı bilinen Ad-Deir, aynı zamanda 2009 yılında çekilen Transformers filminde bir sahnede kullanılmış.
Yol boyunca girişten aldığımız haritayı kullandık. Harita, The Monastery yolu üzerinde The Lion Triclinium‘u gösteriyordu ancak biz bir türlü bulamadık. Belki siz görebilirsiniz.
Böylece 1 gün içinde gezilecek noktaların sonuna geldik.
Petra’da yapılacak bir diğer aktivitenin trekking olduğundan bahsetmiştim. Burada trekking deneyimlemek isteyenler içinde kısa bir bilgilendirme hazırladım. İçeride 8 farklı trekking rotası yer alıyor. Zorluk seviyeleri ve süreleri birbirinden farklı. Bilet aldığımız noktada edindiğimiz haritadaki rotaların fotoğrafını aşağıya ekledim. Resmi sitesinde haritaların olduğu sayfanın linkini buraya ekliyorum. Trekking ekipmanlarınızın (rahat ve uygun kıyafetler, batonlar, şapka gibi aksesuarlar ve yeterli miktarda su ilk aklıma gelenler oldu) yanınızda ve tam olmasına özen gösterin.
Petra maceramızın sonuna gelsek de Ürdün ile ilgili yazıları gelmeye devam edecek. Takipte kalın.
Harika bir yazı olmuş????bir hafta sonra Petra’da rotanızı uygulaycaz inşallah????Geç kaldık bu yolculuk için(yaşlandık)ama Allahın izniyle zorlu parkuru da yürüyerek hayalimizi gerçekleştiricez????♂️➡️????♀️➡️teşekkürler
Selamlar,
Çok teşekkür ederim geri bildiriminiz için. Keyifli bir tatil diliyorum.