GizemceKeşiflerTravel & Food

Roma Gezi Rehberi

Roma… Adım başı tarih, adım başı sanat eseri, adım başı leziz yiyeceklerle dolu bir şehir benim için. Yüzyıllardır yaşayan bir şehir olduğunu da düşününce gördüğün her noktaya bambaşka bir gözle bakmaya başlıyorsun. Gözlerin sanata doyarken miden de leziz yiyeceklere, cildin de güneşe doyuyor. Sanırım özellikle bu üç kriteri arayanlar için en risksiz tatil noktalarından biri İtalya.

Roma’nın tek bir kusuru var, o da kalabalığı. Herkesin gözdesi olan bir şehri gezmek öyle kolay olmayacak tabi ki. Özellikle yaz aylarında turist sayısı tavan yaptığı için sezon dışında gelmek daha mantıklı. Biz Eylül ayını tercih etmemize rağmen özellikle hafta sonları ciddi bir kalabalık ile karşılaştık. Mart, Nisan, Ekim, Kasım ayları nispeten daha az insanla karşılaşacağınız aylar olacak. Ama siz yine de öyle bomboş sokaklar hayal etmeyin derim. Özellikle turistik noktalarda kış aylarında bile yoğunlukla karşılaşabilirsiniz. Sonbahar aylarını tercih ederseniz gündüz hava genellikle sıcak olmakla birlikte akşamları sizi şoka uğratacak kadar soğuyabiliyor(muhtemelen ilkbahar da böyle olacaktır). Yanınıza mutlaka uzun kıyafetler almayı ihmal etmeyin.

Instagram’dan gelen geri bildirimler üzerine İtalya yazılarına planımızdaki son şehrimiz olan Roma’dan başladım. İtalya hakkında genel bilgileri ve 17 günlük tatilimizin detaylarını içeren yazılar gelmeye devam edecek. Tüm yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

Roma’da konaklama bütçenizden ciddi bir payı alacak çünkü Booking, Arbnb gibi sitelerden ucuz konaklama bulmanız çok zor burada. Hostellerin günlük ücretleri bile almış başını gitmiş. Ortak tuvalet ve banyolu, mutfaklı evlerde konaklayabiliyorsanız belki biraz daha ucuz seçenekler bulabilirsiniz. Bizim konakladığımız yeri de buraya bırakıyorum. Konum olarak gayet güzel bir yerdeydi ancak konaklama için günlük ayırdığımız limitin üzerinde kaldı. (17 günlük bir seyahat olduğu için diğer şehirlerde daha ucuz konaklama bularak dengeledik.) Temizlik olarak da gayet memnun kaldık. Çıkış günümüzde valizleri akşama kadar tutmayı da kabul ettiler. Sadece bir gün sokakta çalışma olduğu için elektrik kesintisi yaşandı ve bu bizi ciddi anlamda olumsuz etkiledi. Sıcak suda sıkıntı yoktu ama şarjlarımızın tam olmaması gün içindeki gezi planımızda aksaklıklara sebep oldu. Bu aksilik dışında genel olarak memnun ayrıldık. Diğer seçeneklere de aşağıdaki Booking ekranından hızlıca ulaşabilirsiniz.

 

Roma’daki görülmesi gereken yerler saymakla bitmeyecek durumda. Gitmeden önce sağlam bir araştırma yapsam da gezerken listeye eklediğim bir o kadar yer oldu. O yüzden size tavsiyem hepsini gezmek için kendinizi zorlamak yerine keyfini çıkartmaya odaklanın. Yorgunluktan keyif alamadığınız noktada da hemen güzel atıştırmalıklarından birini alıp en manzaralı yerde yiyip iyice dinlenin. Tabi bu önerilerim iyi güzel de planlama için ortalama bir gün sayısına ihtiyacınız olacak. Bana sorarsanız 3-4 gün ana noktaları görmeniz için gayet yeterli.

Bizim genel hatları ile planımız şu şekildeydi:
1.Gün: Trevi Mahallesi ve çevresi.
2.Gün: İlk günden kalan yerler, Kolezyum ve çevresi
3. Gün: Vatikan ve çevresi
4. Gün: Tor Marancia, Trastevere ve Tren istasyonu çevresi

Sadece yağmurdan dolayı Tor Marancia’ya gidemedik. Diğer bölgelerden biraz uzak kaldığını özellikle belirtmek istiyorum. İlk planımız yukarıdaki gibi değildi, hava şartlarından dolayı değiştirerek gezilecek yerlerin çoğunu ilk iki güne sıkıştırmak zorunda kaldık. Edindiğim tecrübeler sonucunda sizin için bizim planımızdan daha güzel bir plan hazırladım (plana Vatikan da dahil). Umarım çeşitli dış etkenlere maruz kalmadan rahat rahat dolaşırsınız. Gün gün, mekan mekan detaylarıyla oluşturduğum Roma Gezi Rehberi haritamı aşağıda bulabilirsiniz. Paşa keyfinize göre gezmeniz için sıralamayı karışık yaptım. Özellikle müze gezilerini daha az kalabalıkla birlikte yapabilmek için sabah saatlerine ayarlamanızı tavsiye ederim.

Roma genelde yürüyerek dolaşılacak bir şehir. Her sokağın kendine has güzelliği olduğu için olabildiğince yürümeyi tercih edin derim. Biz havaalanına gidiş gelişimiz dışında metroyu bir defa yağmur birden bastırdığı için kullanmak zorunda kaldık. Yağmur yağmasaydı yukarıdaki günlük planda dışarıda kalan Tor Marancia’ya gitmek için de kullanmayı düşünebilirdim. Bilet ücretlerini gösteren görseli aşağıya ekliyorum.

Bu biletlerin dışında Roma Pass Card alarak hem müzelerde hem de ulaşım araçlarında kullanabilirsiniz. 48 ve 72 saatlik 2 çeşidi bulunuyor. Süre farkı dışında 72 saatlik olanda 2 müzeyi ücretsiz gezebiliyorsunuz 48 saatlik olanda ise 1 müzeyi ücretsiz gezebiliyorsunuz. Ortak avantajları da; müzelere indirimli giriş hakkı, sınırsız toplu ulaşımdan yararlanma hakkı ve anlaşmalı belirli etkinliklerde indirim şansı. İki bilet çeşidi de havaalanı ve merkez arasındaki ulaşımlarda kullanılmıyor, bir de Vatikan’da geçerli değil. Avantajları yüksek olan bu kartı havaalanlarından, merkezdeki turist infolardan ve resmi sitesinden satın alabilirsiniz. Sitenin linkini buraya bırakıyorum. Biz bu kartı tercih etmedik çünkü toplu taşımayı havaalanı dışında çok az kullandık, Roma içinde Kolezyum dışında bir müzeye gitmediğimiz için en uygun olanı bile bizim için mantıklı gelmedi.

Roma Pass Card dışında bir de Omnia Vatican – Rome Pass kullanılabilir. Bu kart türü hem Roma’yu hem de Vatikan’ı içeren 3 gün kullanım süresi olan bir kart. 129 Euro kişi başı ücreti olduğu için çok mantıklı gelmese de vakti az olan kişiler için değerlendirilebilir. Bir çok kritik noktada hızlı geçiş avantajı, toplu taşımadan ücretsiz yararlanma, ücretsiz hop on hop off, Vatikan Müzeleri’ne ücretsiz giriş gibi avantajları mevcut. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Leonardo da Vinci Havaalanından (diğer adı ile Fiumicino Havaalanı) merkeze ulaşım için bir kaç alternatifiniz var. İlk seçeneğiniz Leonardo Ekspresi. En hızlı olanı bu, direkt olarak merkezdeki tren istasyonuna ulaşabiliyorsunuz. Kişi başı 14 Euro. Biraz daha yavaş ve hesaplı seçenek de FL1 isimli yerel tren, kişi başı 8 Euro. Ancak bu trende merkeze ulaşabilmek için metroya aktarma yapıp yeniden bilet almanız gerekiyor. Bir diğer seçeceğiniz de ortalama ücret verip ortalama sürede merkeze ulaşabileceğiniz shuttle, biz bunu kullandık. Hem süre hem de maddi olarak bize daha mantıklı geldi. Türkiye’deki şehirlerarası otobüslerin büyüklüğünde otobüslerle havanından merkezdeki tren istasyonuna kadar sizi götürüyorlar. Bizim yolculuk süremiz ortalam 40-50 dakika sürdü, o anki trafiğe göre değişiklik gösterebilir. Firmaya göre bilet fiyatları değişiyor. Biz Terravision’u tercih ettik, kişi başı 7 Euro.

Gelelim gezilecek yerlerin detaylarına. Blogumun bugüne kadarki en uzun gezilecek yerler listesine sahip şehri Roma oldu. Detaylara geçmeden minik bir önerim olacak Roma için: listemdeki yerler dışında sokaklarda gezerken birbirinden etkileyici yapılar göreceksiniz, sizi etkileyen her nokta için minik bir Google araştırması yapmanızı tavsiye edeceğim. Birazdan göreceğiniz uzun listenin sebebi her gördüğüm güzelliğin önünde durup araştırmamdı. Bu köklü tarihe sahip şehrin neresinden nasıl bir güzellik çıkacağı hiç belli olmuyor.

Bu büyüklükte bir şehirde kısıtlı vaktiniz var ise bir kaç saatlik bisiklet turlarını ya da yürüyüş turlarınızı deneyebilirsiniz. Kısa sürede kritik noktaları gezerek şehrin genel yapısı konusunda bilgi sahibi olmanızı sağlayan bu turlar bizim çok işimize yarıyor (bu tatilimizde tur hakkımızı Tuskana’ya günü birlik gitmekten yana kullandık). Sizin için seçtiğim bisikletli Roma turu için buraya, yürüyüş turu için buraya tıklayabilirsiniz.

Yazının sonsuza kadar uzayıp gitmemesi için en kritik bilgileri vererek olabildiğince özet şekilde anlatmaya çalışacağım. Aşağıdaki listedeki maddelere tıklayarak hızlıca açıklamalarına ulaşabilirsiniz. Vatikan’da gezilecek yerler ayrı bir yazıda gelecek. Aşağıdaki liste sadece Roma’da gezilecek yerleri içeriyor.

1. Kolezyum
2. Trevi Çeşmesi
3. Panteon
4. Piazza di Spagna
5. Piazza Navona
6. Galleria Sciarra
7. Church of St Ives at the ‘Sapienza’
8. Sant’Andrea della Valle
9. Chiesa di Sant’ Ignazio di Loyola
10. Chiesa del Gesù
11. Vittorio Emanuele II Abidesi
12. Roma Forumu
13. Palatino Tepesi
14. Kutsal Melek Kalesi
15. Marcellus Tiyatrosu
16. Kapitolin Müzesi
17. Villa Borghese
18. Terrazza del Pincio
19. Largo di Torre Argentina
20. Bocca della Verità
21. Keyhole of the Order of Malta
22. Aventine Tepesi
23. Santa Maria della Vittoria
24. Hadrian Tapınağı
25. Santa Maria Maggiore Bazilikası
26. Piazza del Quirinale
27. Biblioteca Angelica
28. Arco dei Banchi
29. Galleria Alberto Sordi
30. Trastevere
31. Tor Marancia
32. Cestius Pramiti

1. Kolezyum

Roma’nın en etkileyici tarihi noktasından başlamasam bu yaşlı ama hala dimdik ayakta duran eşsiz yapıya haksızlık olurdu. Oval şeklinde olan bu amfitiyatro Vespasianus tarafından MS 72 yılında yapımına başlanıp ve MS 80 yılında Titus döneminde tamamlanmış. Tiyatro genelde imparatorların kendilerini eğlendirmek için yaptırdığı gladyatör dövüşleri için kullanılmış. Dünyanın 7 harikasından biri olan bu yaşlı yapı yıllar içinde çeşitli amaçlarla kullanılmaya devam edilmiş. Tanık olduğu depremlerden dolayı hasar görse de bir şekilde ayakta kalmayı başarabilmiş.

Günümüzde en çok turist çeken yapılardan biri olan Kolezyum’a en az 2 saatinizi ayırmanızı öneririm. Önündeki sıra ve içerideki kalabalık durumuna göre bu süre değişiklik gösterebilir.

Giriş ücreti kişi başı 16 Euro, online olarak alırsanız +2 Euro ücreti var. En az 2 hafta önceden almanız gerektiği ve önündeki sıra oldukça uzun olduğu için bu seçenek daha mantıklı olacaktır. Bu bilet Roma Forumu ve Palantino Tepesi’ne de ücretsiz girmenizi sağlayacak. Her ayın ilk Pazar günü giriş ücretsiz, eğer seyahatiniz bu tarihe denk gelirse bilet almanıza gerek olmayacak. Google’a “Kolezyum giriş bileti” yazarak ilk sıralardaki sitelerde resmi siteyi bulamıyorsunuz maalesef. Kolay erişebilmeniz için bileti alabileceğiniz resmi sitenin linkini buraya bırakıyorum.

Kolezyum’un dışının içinden daha güzel olduğu hemen herkesin söylediği bir gerçek ancak bana sorarsanız yüzyıllardır bir şekilde ayakta kalmayı başaran bu güzellik içini de görmenizi hak ediyor. Dışını görebileceğiniz fotoğraf noktalarını İnstagram’da detaylı bir şekilde anlattım, paylaştığım hikayelere buradan hızlıca ulaşabilirsiniz.

2. Trevi Çeşmesi

Dünyanın en meşhur çeşmelerinden birini görmeye hazır mısınız? Trevi semtinde bulunan bu görsel şölen İtalyan mimar Nicola Salvi tarafından tasarlanmış çeşmenin adı Latince “Trivium” (üç sokağın kesiştiği yer) kelimesinden geliyor. Her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen, önünde en güzel fotoğrafı çekmek için yarışa girilen çeşme Roma’nın en büyük Barok tarzda çeşmesidir. Üzerindeki heykellerin hepsi oldukça dikkat çekici olsa da ortadaki Oceanus (Neptün) heykeli benim en beğendiğim oldu.

“Alt tarafı bir çeşme, ne kadar güzel olabilir ki?” beklentisi ile gittiğim çeşmenin heybeti ve renkleri beni gerçekten çok etkiledi. Önündeki kalabalık da günün her saatinde kabullenmeniz gereken bir gerçek. Kararlı bir şekilde gözünüze kestirdiğiniz en güzel açıda beklerseniz (tam orta noktasında bu mümkün değil, yanları tercih etmelisiniz) istediğiniz fotoğrafı çekeceğiniz doğru zaman illa ki geliyor.

Çeşmeye kadar gelmişken dilek dilemeyi unutmayınız. 🙂 “Çeşmede biriken paraları yapıyorlar ya?” sorusuna da cevap veriyor sizi bir Google aramasından daha kurtarıyorum. Belirli aralıkla toplanıp vakıflara veriliyormuş. Bu soru bugüne kadar aklınıza gelmemişse bile çeşmenin dibini görünce illa ki düşüneceksiniz.

3. Panteon

Roma’da görülmesi gereken yerlerin başındaki noktalardan biri de Panteon. Betondan yapılmış dünyanın en büyük kubbesine sahip bu tarihi yapının girişi ücretsiz. Önünde uzun bir kuyruk oluşuyor ama sıra hızlı ilerlediği için kısa sürede içeri girebiliyorsunuz.

Mimarının bilinmediği bu yapı ilk olarak bir Pagan tapınağı olarak yapılmış, daha sonra kiliseye çevrilmiş. Ayrıca Pantheon’un önündeki meydanda yer alan “Fontana del Pantheon” üzerinde Mısır’dan getirilen II. Ramses’in dikilitaşı bulunuyor.

4. Piazza di Spagna

Roma’da hiç plan yapmadan dolaşsanız bile bir şekilde kendinizi bu meydanda bulacaksınız. Özellikle planınıza almadan göreceğiniz bu meydanın en meşhur noktası merdivenleri. Fransa’ya ait olan Trinita Tepesi ve merdivenlerin hemen üst tarafında yer alan Trinità dei Monti isimli kilise ile İspanyol Meydanı’nı (Piazza di Spagna’yı) birleştiriyor. Geçmişte yokuştan dolayı kiliseye erişimin kolay olması amacıyla yapılmış olan merdiven bugün daha çok turistik yönü ile ön planda.

Roma’nın en kalabalık noktalarından bir olur kendisi, hem de günün her saatinde. Buraya gelmeden önce yaptığım araştırmalarda herkes atıştırmalık bir şeyler alıp bu merdivende yediğini okudum. Biz de aynı şeyi planlamıştık ancak merdivenin aşağı kısmında görevliler insanların merdivene oturmasını engellediği içi planımızı gerçekleştiremedik. Üst taraf için bu engelleme söz konusu olmadığı için mantığını çözemedik açıkçası. Siz atıştırmalık bir şeyler almadan önce bir kontrol edersiniz son durumu.

5. Piazza Navona

Roma’nın en etkileyici meydanı Piazza Navona’ydı bence. İki ayrı ucunda yer alan Fontana Del Moro (Del Moro Çeşmesi) ve Fontana Del Neptune (Neptün Çeşmesi) başlı başlına buraya gelmeniz için bir sebep. İkisi de birbirinden güzel detaylara sahip çeşmelerin tam ortasında meşhur Fontana dei Quattro Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi) yer alıyor. Meydanın etrafını kaplayan evlerin her biri ayrı ayrı fotoğraflamalık güzelliğe sahip. Burayı minik bir mola noktası olarak kullanabilirsiniz. Bizim otel yolumuzun üzerinde olduğu için sabah ve akşam düzenli olarak bu meydandan geçtik.

6. Galleria Sciarra

Her blogda göremeyeceğiniz son dönemde popüler olan bir yer var listemde. Aşağıda görmüş olduğunuz özenle süslenmiş avlu 19. yüzyılda Sciarra ailesi tarafından yaptırılmıştır. Kadın ve çiçek temasının ön planda olduğu avlu günümüzde bir iş merkezi olarak kullanıldığı için mesai saatleri dışında kapalı oluyor. Trevi Çeşme’sinin çok yakınında bulunan bu güzelliği gün içinde ve Pazar günleri hariç ziyaret edebilirsiniz. Çatısı da en etkileyici noktalarından biri, incelemeyi ihmal etmeyin.

7. Church of St Ives at the ‘Sapienza’

Avlusuna bu kadar özenilen Roma’daki tek kilise Church of St Ives at the ‘Sapienza’ olabilir. Hafta içi gün ortasında olmasına rağmen açık yakalayamadığımız kilisenin sadece avlusunu görebildik. Barok tarzda, 1642-1660 yılları arasında mimar Francesco Borromini tarafından inşa edilmiş bu kilisenin içi konusunda fikrim yok ama avlusunun ciddi anlamda etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Uzak bir konumda olmadığı geçerken minik bir göz atmak için de olsa uğramanız gereken bir yer bence. Bizim şansımıza çok az kişi vardı avluda, diğer turistik noktalardan daha az kalabalıktı.

8. Sant’Andrea della Valle

Avrupa içinde bu tarz şehir gezilerinde bir kiliseden ötekine geçip durmak bir yerden sonra sıkıcı hale gelebiliyor. Bazı şehirlerde bunu hissettiğim için özellikle kilise sayısını azalttığım durumlar olmuştu ancak her birinin içinde farklı bir sanat gizli olan Roma’da bunu hiç hissetmedim.

Kilise turumuza en beğendiklerimden biri ile başlamak istiyorum. Roma özelinde; girdiğiniz her kilisenin tavanına bakmayı unutmayın. Bazılarının içine işinizi kolaylaştırmak için ayna yerleştirilmiş. Boyun ağrısı çekmeden rahat rahat inceleyebiliyorsunuz. Oldukça merkezi bir konumda bulunan Sant’Andrea della Valle’nin önünden geçerken dikkatimizi çektiği için içine girdik. Normalde listemde olmayan bir noktaydı, iyi ki merakımıza yenik düşüp içine göz atmışız.

9. Chiesa di Sant’ Ignazio di Loyola

Tavanı ve aynası ile meşhur bir başka kiliseden devam edelim. Burası aynalıların arasında en ünlüsü olduğu için ayna önünde uzun bir kuyruk vardı. İnsanlar ayna olayını kolay izlemekten ziyade fotoğraf için kullandığından ne kadar bekleyeceğiniz ayna önündeki kişinin insafına kalmış durumda. Bu durum can sıkıcı da olsa Roma’da kuyruk beklemeye alışmanızı tavsiye ederim.

Kiliselerde işin dini boyutundan ziyade içindeki sanat eserleriyle ilgilendiğim için her bir çizim/heykel benim için altın değerinde. Roma’daki kiliselerin renk uyumları, içindeki sanat eserleri tek kelime ile muazzam. Bu kilisenin tavanı normalde düz olmasına rağmen ressamın yeteceği sayesinde kubbeli görüntüsü verilmiş mesela. İşlerine ne kadar kıymet verdikleri zaten ortaya çıkan eserden de anlaşılıyor.

10. Chiesa del Gesu

Tavanının güzelliği ile ünlü Chiesa del Gesu’ya Google Maps’te açık olarak görünen bir saatte gitsek de kapıları kapalıydı. Eğer siz açık yakalayabilirseniz benim yerime de uzun uzun inceleyin.

11. Vittorio Emanuele II Abidesi

İtalya’nın ilk kralı II. Vittorio Emanuele ve I. Dünya Savaşı’ndaki şehitler adına dikilmiş olan bu heybetli abide öneminin ve güzelliğinin yanında size aynı zamanda şehri yukarıdan görme imkanı sunacak.

Girişi belirli bir noktaya kadar ücretsiz. Kulesine çıkıp manzaraya daha da yukarıdan bakmak isterseniz kişi başı 12 Euro ücreti var. Bu biletin içinde aynı zamanda abidenin içinde bulunan müzeye de giriş yapılabiliyor. Gezi listemizde yeterince müze ve manzara noktamız olduğu için biz burayı yakından detaylı incelemek ve görsellerdeki manzarayı izlemek için değerlendirdik.

12. Roma Forumu

Palantino Tepesi ve Capitol Tepesi arasında kalan Roma’nın en önemli tarihi noktalarından biri Roma Forumu. Antik Roma’nın medeniyet olarak gelişim gösterdiği ticaret, gladyatör dövüşleri, ibadethaneler ve iş merkezlerini içeriyordu zamanında. Roma’nın çöküşüne kadar buranın siyasi bir merkez olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda Julius Caesar’ın cenazesi de burada yakılarak küllerinin Forum içinde yer alan Sezar Tapınağı’na gömüldüğü de bilinmektedir.

Kolezyum için alınan bilet burayı da kapsadığı için ikisini aynı ücretle görebilmek büyük avantaj olacaktır, aklınızda olsun. Ziyarete açık olduğu zamanlar resmi tatiller hariç kış aylarında 09.00-16.30, yaz aylarında 09.00-19.30.

İçeride tapınaklar, kemerler, bazilikalarla karşılaşacaksınız ancak şunu itiraf etmeliyim ki içinden ziyade etrafındaki belirli noktalardan Forum’u daha rahat görüyorsunuz. Benim en sevdiğim noktalardan biri Kapitolin Müzesi’nin bulunduğu meydana gidip sağdaki kemerden geçince göreceğiniz teras oldu. Tam konumunu buraya bırakıyorum.

13. Palatino Tepesi

Roma Formu’nun içinden geçilerek çıkılan bu manzara noktasının önemi Roma’nın kurulmaya bu tepeden başlandığının düşülmesidir. Roma Mitolojisi’ne göre Roma’yı kuran Romus ve Remulus kardeşlerin bir dişi kurt tarafından bu tepede yer alan bir mağarada bulunduklarına ve kurdun çocukları besleyerek onların hayatta kalmalarını sağladığına inanılıyor. Çocukların bu tepede büyüyerek Roma’yı kurmaya buradan başlanıldığına inanılıyor.

Kardeşlerin dişi kurt tarafından kurtarıldığı inanışını simgeleyen kurt ve çocuklar heykelini İtalya genelinde bir çok yerde gördüğümüz için oldukça dikkatimizi çekti. Orijinalini Kapitolin Müzesi’nde görebilirsiniz.

14. Kutsal Melek Kalesi

2. Yüzyıldan kalan bir yapının karşısında durduğumdan dolayı mı yoksa en sevdiğim kitap serilerinden biri olan Melekler ve Şeytanlar’da okurken hayal ettiğimden daha güzel olduğundan dolayı mı hala karar veremediğim Kutsal Melek Kalesi kesinlikle görmeniz gereken yapılardan. Bizim otelimize yakın olduğu için her giriş çıkışımızda kendisini uzaktan da olsa görme şansına erişebildik. Günün her saatinde başka güzelliğe sahipti.

Kutsal Melek Kalesi (Castel Sant’Angelo) İmparator Hadrian tarafından kendisi ve ailesi için ilk olarak anıt mezar olarak inşa ettirilmiş daha sonraki yıllarda Papa’nın kalesi ve hapishane olarak da kullanılmış. Günümüzde ise içinde Rönesans’tan kalma eserlerin sergilendiği bir müze yer alıyor. Müze giriş ücreti 12 Euro (online alırsanız +1 Euro ücret alınıyor), Pazartesi günleri kapalı, her ayın ilk Pazar günü ücretsiz ziyarete açık. 09:00-17:30 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.

Girişindeki Melekler Köprüsü özellikle dikkat etmeniz noktalardan biri. Kalenin teras kısmındaki Roma şehir manzarası ve Tiber Nehri’ni birlikte görebilirsiniz. Müzeye giriş bileti ile terasa da çıkabiliyorsunuz.

15. Marcellus Tiyatrosu

Sezar tarafından yapımına başlanıp ölümü ile yarım kalan ve daha sonra tamamlanan tiyatro binası Kolezyum’a benzerliği ile dikkatimi çekmeyi başarıp gezi listemde yerini aldı. Yapının içine girilmiyor ancak bahçesini ücretsiz olarak ziyaret edebiliyorsunuz. Yaz aylarında 09:00-19:00 saatlerinde, kış aylarında 09:00-18:00 saatlerinde ziyarete açık. Bahçesinde yer alan farklı yapılara da göz atmayı unutmayın. Şehrin hangi sokağına, bahçesine girseniz farklı bir tarihi yapı karşınıza çıkıyor, sanırım en çok bu yönünü sevdim Roma’nın.

16. Kapitolin Müzesi

Kapitolin Müzesi maalesef planıma alamadığım, Roma’da gezerken tesadüfen görüp araştırdığım bir müze oldu. Sizin de aynı hataya düşmemeniz için özellikle listemde üst sıralara aldım. Bir sonraki gidişimde ilk gezeceğim müze bu olacak kesinlikle. Roma’nın köklü tarihini öğrenebileceğiniz ve nice güzel eserlele karşılaşabileceğiniz bir müze kompleksi kendisi. Müze giriş ücreti 11,50 Euro. Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 09.00-20.00 saatlerinde ziyaret edilebiliyor. 

17. Villa Borghese

Şehir gezilerimize park bahçe dahil etmeyi sevenlerdenim. Çok fazla insan ve bina görünce insanın gözü biraz yeşillik arıyor bence. Roma’da tam bu noktada imdadımıza Villa Borghese Park yetişti. Burası yeşillik dolu bir park olsa da Roma’da olduğunuzu hatırlatacak estetikte güzel sürprizler çıkaracak karşınıza.

18. Terrazza del Pincio

Şehiri yukarıdan izlemek bir başka güzel oluyor diyenler burayı listesine alsın. Villa Borghese’ye giderken yolunuzu buradan geçecek şekilde ayarlayabilirsiniz. Ciddi bir yokuşu yok, birazcık yükseldikten sonra zaten manzara size selam vermeye başlayacak. İspanyol Merdivenleri’ne yakın olan bu manzara noktası Vatikan’ı yukarıdan görmenizi sağlayacak.

19. Largo di Torre Argentina

Largo di Torre Argentina yol üzerindeki tarihi kalıntılardan biri. Önemi ise Sezar’ın öldürüldüğü yer olarak biliniyor. Günümüzde dikkat çeken önemli yanlarından biri kedi kolonisine ev sahipliği yapıyor. Sokakta bu kadar kedi görmek Avrupa genelinde alışık olmadığımız manzaralar olduğu için ilgimizi çekti.

20. Bocca della Verità

Santa Maria in Cosmedin kilisesinin girişinde yer alan “Gerçeğin Ağzı” olarak bilinen eserin bu kadar meşhur olmasının altında bir rivayet yatıyor. Rivayete göre zamanında insanların yalan söyleyip söylemediğini anlamak için bu eserin yanına getirip elini heykelin ağzına koyarlarmış. Eğer heykel ısırırsa yalan söylediği anlaşılırmış. Yani bu heykel zamanın bir çeşit yalan makinasıymış. Çeşitli filmlerde ve dizilerde hikayesine denk geldiğimiz bu heykeli görmek ücretsiz, tabi ki öyle hemen göremiyor, önünde bir süre sıra bekliyorsunuz.

21. Keyhole of the Order of Malta

Önünde sıra beklemeniz gereken bir diğer aktiviteye geçiş yapıyoruz. Roma’da bir anahtar deliğinden aynı anda 3 ülkeyi birden görebileceğinizi daha önce duymuş muydunuz? Keyhole of the Order of Malta olarak isimlendirilen bu kapı değiliğinin ardında Malta’ya ait resmi bir kuruluş var. Delikten gördüğünüz manzara Vatikan’da yer alan Aziz Petrus Bazilikası. Kapının deliğinden baktığınız yer de Roma olduğu için 3 ülkeyi birden görmüş oluyorsunuz.

Fotoğraf makinamızı yanımıza almadığımız için üzüldüğüm anlardan biriydi çünkü telefonumuz bu güzelliği göstermek için yeterli olmadı. Bir sonraki Roma seyahatimizde yanıma alacağım ilk şeylerden biri olacak. Referans olması için telefonlarımız iPhone 11’di, aşağıdaki fotoğrafı onunla çektik. İnternette bu manzaranın çok daha etkileyici fotoğraflarını gördüğümüz için bizi pek tatmin etmedi, fotoğraf makinanız varsa yanınıza almayı ihmal etmeyin.

22. Aventine Tepesi

Roma’nın tepesinden biri olan Aventine Tepesi şehri yukarıdan görmenizi sağlayacak noktalardan biri. Bir önceki başlıkta bahsettiğim kapı deliği için de buranın önünden geçeceksiniz. Özellikle gün batımı saatinde yanınıza içecek ve atıştırmalık alarak gelebilirsiniz. Yolu biraz yokuşlu ama yürümesi çok da zor bir yokuş değil.

Gün Batımı Saatinde Aventine Tepesi Manzarası

23. Santa Maria della Vittoria

Yukarıda paylaştığım günlük planlamada geçerken yolunuzun üzerinde kalacağı bir kilise. Olmazsa olmaz bir nokta değil, bu nedenle kararı size bırakıyorum. Bernini’nin etkileyici “Azize Teresa’nın Vecdi” heykelinin bulunduğu, 17. yüzyıldan kalma bir kilise.

24. Hadrian Tapınağı

Sütunlu yapısı ile dikkatimizi çeken Hadrian Tapınağı listemizde olmayan yerlerden biriydi. Son günümüzde vakitimiz varken ve yağmurdan kaparken içine bir göz attık. Dışı çok daha etkileyici olan tapınağın içinde görebileceğiniz eskiden kalan küçük küçük alanlar var. Araştırmalarım sonunda dışındaki sütunların 145 yılından günümüze ulaşabildiğini öğrendim. İçine giriş ücretsiz.

25. Santa Maria Maggiore Bazilikası

Roma mozaikleri ve yaldızlı tavanıyla ünlü, 5. yüzyılda inşa edilen bir bazilikadır. İnşasına dönemin Papa’nın rüyasında Meryem’i görmesi üzerine başlanıyor. Rüyada Meryem kilisenin şu an bulunduğu yeri gösterdiği için Papa’da özellikle buraya yapılmasını istemiş.

26. Piazza del Quirinale

Trevi Mahallesi’ne giderken günlerdir gezdiğimiz yerlerden değil de değişik sokaklardan geçelim düşüncesi ile tesadüfen karşılaştığımız bir meydan. Ortasındaki heykel, etrafındaki binalar ve şehir manzarası ile dikkatimizi çekince minik bir Google araştırmasına giriştim tabi ki. Binalardan biri eskiden kraliyet sarayı ve Papa’nın konutu olup şu an başkanlık sarayı ve müze olarak kullanılıyor. Diğeri adliye binası. Meydandaki merdivenlerden inip kısa bir süre yürüyünce de Trevi Çeşmesi’ne ulaşıyorsunuz.

27. Biblioteca Angelica

Porto seyahatimizden sonra kütüphaneler ayrı bir ilgimi çekmeye başladı. Eskiden “şehir gezilerinde kütüphane ne alaka” diye düşünürken aslında gezi listelerinin kıymetli hazinelerinden biri olduğunu farketmemi sağladı. Şehir gezilerimizde amaç görsel güzelliklerle ruhumuzu tatmin etmek olduğu için eğer gideceğim şehirde değişik bir kütüphane varsa mutlaka listeme alıyorum.

Roma Perşembe akşam gidip Pazartesi öğleden sonra döndüğümüz bir gezi oldu, maalesef bu süre zarfında kütüphanenin açık olduğu saatlere bir türlü denk gelemedik. Google Maps’te açık olduğunu gördüğümüz saatte bile kapalıydı kendisi. Roma’ya son gelişim olmadığından emin olduğum için hiç üzülmedim, illa ki buraya yolumuz yeniden düşecektir. Eğer siz açık yakalarsanız hiç düşünmeden dalın içeri.:)

28. Arco dei Banchi

Yol üzerinde uğrayabileceğiniz sıradan bir kemeri böyle güzel süslemek ancak Roma’da olabilirdi sanırım. Her yerde esinlenebileceğiniz güzellikler karşılaşacağınız bu şehirde büyüyüp de sanatçı olmamak çok zor. Görsel güzelliği ile listeme girmeyi başaran kemerin detayları fotoğraftakinden çok daha etkileyiciydi.

29. Galleria Alberto Sordi

Yine yol üzerinde geçerken uğrayabileceğiniz keyifli bir pasaj Galleria Alberto Sordi. Yol üzerinde tesadüfen gördüğüm yerlerden biriydi. Biz geçerken bir kısmı tadilattaydı ama beni etkilemeyi başardı. İçeride alışveriş yapabileceğiniz mağazalar mevcut.

30. Trastevere

Tiber Nehri’nin Vatikan tarafında alternatif bir Roma mahallesi Trastevere. Adım başı turist kaynamayan, nispeten daha sakin kendine has dokusu olan sokaklarında dolaşmak oldukça keyifliydi. 2 defa bu mahallenin kıyısından köşesinden geçtiğimiz için özellikle vakit ayırmadık. Her geçişimiz de gün batımına yakın saate denk geldi. İstediğim ışığı yakalayamadığım için bir sonraki gidişimde özellikle vakit ayırıp bol bol fotoğraf çekmeyi planladığım yerlerden. Bence bu mahallede mutlaka yapılması gereken bir diğer aktivite: gözünüze güzel görünen bir restorana oturup çiçeklerle bezeli kendine has dokusu olan sokaklarını incelerken lezzetli bir şarap yudumlamak.

31. Tor Marancia

Değişik noktaları gezmeyi sevenlerdenseniz Tor Marancia tam size göre, bir de bana. 🙂 Konum olarak biraz dışarıda kaldığını özellikle belirmek istiyorum. Planınıza dahil edebilirseniz sizi grafitilerle dolu sevimli bir mahalle bekliyor olacak. Bizim de hava şartlarından dolayı bir sonraki gelişimize bıraktığımız yerlerden burası.

32. Cestius Pramiti

Roma’da piramit olduğunu okuduğumda inanılmaz şaşırdığımı itiraf etmem gerekiyor. Zengin bir Romalı yargıcın mezarı olan bu piramit Roma’da görülecek en ilginç şeylerden biri sanırım. Rotamıza uymadığı için plana alamadığımız yerlerden biri de bu oldu.

Roma rehberinin sonuna gelsek de İtalya’dan yeni yazılar gelmeye devam edecek. Yeni keşiflerde görüşmek üzere.

Yorum Yapabilirsiniz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum