Endülüs rotamıza eklesek de başlı başına özerk bir bölge olan Valensiya, Katalan kültürü ile kendini bariz diğer şehirlerden sıyırdı. Tarihi, denizi ve enerjisi ile de kalbimizi fethetmeyi başardı. Şehrin bir yanında günümüz kültürünü, yapı tarzlarını ve insanlarını gözlemlerken bir yandan da tarihi sokakların arasında dolaşıp hayal gücünüzü zorluyorsunuz. Hem deniz tatili sevenler için hem de kültür tatili sevenler için alternatifleri barındıran bir şehir olarak özet geçebilirim.
İspanya’nın üçüncü büyük şehri olmasından dolayı şehirde yapılacak aktivitelerin çok olması, aynı zamanda oldukça geniş kumsallı plajlarının olması içimden “ne güzel olur böyle bir şehirde yaşamak” fikrini geçirmeye yetecek sebeplerden oldu. Mesai bittikten sonra kısa sürede denize ulaşıp günün yorgunluğunu denizde atma fikri bana hep cazip geldiğinden bu tarz şehirler dikkatimi çekiyor.
Meşhur İspanyol yemeği paellanın anavatanı olan Valensiya’yı keşfetmek için bir buçuk günümüz vardı. Dümdüz bir şehir olduğu için oldukça kolay oldu keşfetmesi. Merkezden uzak konumda görmek istediğimiz yerler için bisiklet kiralayarak daha da keyifli hale getirdik bu sevimli şehri. Bisikleti kiraladığımız yerin konumunu buraya bırakıyorum. Oldukça sağlam ve konforlu bisikletleri vardı, ayrıca sahipleri çok ilgiliydi. Şehri bisiklet turu ile bir rehber eşliğinde gezmek de güzel bir alternatif olabilir. Saatlerimiz uysaydı bu tura katılmayı düşünüyorduk, belki sizin planlanız uyarı diye linki buraya bırakıyorum.
Size de şehri kolay gezmek için bisikleti tavsiye ediyorum çünkü sayesinde neredeyse hiç toplu taşıma kullanmadan merkezin dışında kalan noktalara rahatça ulaşım sağladık. Sadece şehre ilk geldiğimizde havaalanından merkeze ulaşmak için metro kullandık, onda da kontroller çok sıkı olmadığı için bilet almadık.
Valensiya’dan sonraki durağımız Barselona olduğu için şehirden ayrılırken tren kullanmayı tercih ettik. (Uçak alternatifi de değerlendirilebilir, saatleri bizim planımız için uygun değildi.) Tren istasyonu şehir merkezinde olduğu için oraya da yürüyerek ulaştık. Eğer siz de Valensiya’dan farklı bir şehre geçmeyi düşünürseniz tren ulaşımını tavsiye ederim. İstasyon oldukça merkezi, konumunu buraya bırakıyorum.
Konakladığımız evin detaylı görselleri için İnstagram’da profilime sabitlediğim Valensiya hikaye serisini buraya bırakıyorum. Konum olarak merkezden bir tık uzakta olmasını güzelliğinden dolayı önemsemediğimiz bir evdi. Terasında vakit geçirememek tek üzüldüğüm konu oldu. Ev sahibi inanılmaz ilgiliydi, şehir dışında olduğu için görüntülü görüşme yaparak bize ev hakkında tüm detayları iletti. Tertemiz ve eşyaları özenle seçilmiş bu ev geçici bir yerden ziyade insanı kendi evinde hissettiriyor. Eğer sizin için de 10 dakika yürüyüş mesafesi önemsiz ise Valensiya’da konaklama için yer aramanıza gerek yok diyebilirim.
Bizim Valensiya gezimiz biraz hızlı geçtiği için size bir buçuk gün önermiyorum. Bence şehrin hakkını vermek için en az 2 gün ayırmak gerekir. Eğer plaj keyfi yapmayı düşünüyorsanız bu süre daha da uzar gider. Aynı zamanda çocukla Valensiya tatili yapmak istiyorsanız aşağıdaki 3. maddeyi dikkatlice okumanızı ve resmi sitesinden de araştırmanızı öneririm. Burada geçireceğiniz zaman da genel süreyi etkileyecektir.
Gelelim Valensiya’ya gelmişken görülecek yerlerin detaylarına. Aceleniz varsa gezilecek yerler için aşağıdaki maddelere tıklayarak açıklamalarına hızlıca ulaşabilirsiniz.
1. Cathedral de Valencia (Catedral de Santa Maria de Valencia)
2. Llotja de la Seda (La Lonja)
3. City of Arts and Sciences (Ciutat de les Art i les Ciencies)
4. Torres de Serranos (Ancient Town Gate)
5. Plaza Toros de Valencia
6. Plaza de la Virgen (Plaza de la Mare de Deu)
7. El Cabanyal
8. Valensiya Plajları
9. Mercado Central
10. Plaza de la Reina
1. Cathedral de Valencia (Catedral de Santa Maria de Valencia)
Bence Valensiya’da görülmesi gereken ilk nokta burası. Zaten katedralin bulunduğu meydan olan Plaza de la Virgen’e ulaştıktan sonra tarihi her yere ulaşımınız çok rahat olacak.
1425 yılından beri ayakta olan Katolik katedralin dışı inanılmaz etkileyi. Bir çok mimari akımdan etkilenerek seneler içinde restore edilse de temeli gotik mimariye dayanmaktadır. Valensiya’da da geçmişte yaşayan Araplar olduğu için fethettikten sonra bu katedralin yerine cami yapılmış. Daha sonra Hristiyanlar yeniden başa geçtikten sonra katedrale çevrilecek zaman içinde günümüzdeki halini almış. Hristiyanlıkta kutsal sayılan kadeh burada yer aldığı için ayrı bir öneme sahiptir. Kadeh dışında önemli bir çok resim katedralde sergilenmektedir.
Giriş ücreti kişi başı 7 Euro, 10:00 ile 18:30 arasında ziyarete açık. Resmi sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Katedralin hemen yanında bulunan El Micalet (Miguelete) de görülmesi gereken yapılardan biri. Önünde yer alan çalışmadan dolayı fotoğraf açısı dar kaldı ve asıl konumuz olan kule fotoğrafta çıkamadı. -Zaten şansımıza tüm şehir tadilatta gibiydi.- Panoromik şehir manzarası için 207 basamağı göze alarak, 55 m yüksekliğinde ki çan kulesine tırmanabilirsiniz. Şehrin sembolü olan Micalet çan Kulesi (Miguelete) 19. yüzyılda tamamlanmış ama adını 1532 yılında yapılan “Miguelete” çanından almış. 1381 yılında yapımına başlanarak 1429 yılında bitirilen kulenin giriş ücreti 2 Euro, saatler ise günlere göre değişiklik gösteriyor. Genel olarak 10 ile 18 arasında açık, gitmeden Google’dan günün kapanış saatini kontrol ediniz.
2. Llotja de la Seda (La Lonja)
Gotik hayranlarının burayı hayranlıkla gezeceğinin garantisini veriyorum. Görselde görmüş olduğunuz spiral kolonlara sahip bu alan beni inanılmaz etkiledi. Her açıdan fotoğrafını çektim desem yalan olmaz.
Zamanında ipek borsası için kullanılan ve kraliyet ailesi için eskiden beri önemli olan bu yapı üç bölümden oluşuyor. Fotoğraftakinin dışında zamanında ticaret anlaşmalarının yapıldığı Consulado del Mar ve portakal ağaçlarının bulunduğu bahçesini de görmeden ayrılmamak gerekir. Normalde girişin 2 Euro olduğunu okumuştuk ancak bizden herhangi bir ücret alınmadı, Pazar günü olduğu için serbest olabilir ama resmi bir bilgi bulamadım bununla ilgili. Saat 10 ile 19 arasında ziyaret edebilirsiniz.
3. City of Arts and Sciences (Ciutat de les Art i les Ciencies)
Sanat ve Bilim Şehri olarak adlandırılan görseldeki yapı modern mimarinin başarılı örneklerinden biri sayılıyor. Toplamda beş adet bina 9 adet yapıdan oluşan kompleksin mimarları Santiago Calatrava ve Félix Candela, uzay çağından ve hayvan iskeletlerinden esinlenerek tasarladıkları bilinmektedir. Kompleksin içeriğinde opera salonu, akvaryum, havuz, bilim müzesi ve botanik bahçe bulunuyor. Özellikle çocuklarla vakit geçirmek için güzel bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Resmi sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Konumu şehir merkezinden biraz uzakta olduğu için buraya bisiklet kiralayarak ulaşımı sağladık. Bisiklet sürmesi en kolay şehirlerden biri olduğu için size de tavsiyem buraya bisiklet ile gelmeniz.
Eğer toplu taşıma ile gelirseniz burada da bisiklet kiralama şansınız var. Tabi merkeze buradan kiraladığınız bisikletlerle gitmeniz mantıksız olur ama bu alan içinde kullanabilirsiniz. Renklerin güzelliğine bakar mısınız?
4. Torres de Serranos (Ancient Town Gate)
Valensiya’nın eski surlarından kalan kalıntılardan birine geldi sıra. Kuleye hapsedilen prenses havalarında bu fotoğrafları çekilebilmek için ne kadar sıra beklediğimi bir bilseniz. Girişin 2 Euro olduğunu her sitede okuduk ancak bizim şansımıza o gün herhangi bir ücret talep edilmedi. Özel güne vs denk geldik diye düşünüp çok kurcalamadık ama insan seli ile gezmek zorunda kaldık. Şehre bir tık yukarıdan bakmak için üst katına çıkmanızı tavsiye ederim, yakın geçmişe kadar kullanılan bir kale olduğu için tarihi dokuları çok net görebiliyorsunuz. Saat 10 ile 19 arasında ziyaret edebilirsiniz.
5. Plaza Toros de Valencia
İspanyol kültürünün bir parçası olan boğa güreşlerinin yapıldığı arenalara hemen her şehirde denk geldik. Pandemiden dolayı hiç birinin içine giremesem de dışarıdan en güzel görünen Valensiya’dakiydi. Roma’daki Kolezyum’u andıran görüntüsü ile benden tam puan aldı. Yine de burada canı yanan hayvanları düşündükçe üzülmekten kendimi alamıyorum ve bu kültürü destekleyemiyorum.
6. Plaza de la Virgen (Plaza de la Mare de Deu)
Bir çok tarihi noktaya gitmeksin bu meydandan geçeceksiniz ama ben geçip gitmekten ziyade görseldeki heykelin kenarına oturarak kısa bir süre de olsa etrafı izlemenizi öneriyorum. Keşiflerimizde hep daha fazla yer görmek için hızla gezeceğimiz planlar yaptığımız için bazı yerlerin tadını hak ettiği gibi çıkaramayoruz. Eğer siz de bizim gibiyseniz ufak bir anı yaşa hatırlatması olsun.
Günün her saatinde hareketli olan bu meydanın tarihi Roma dönemine kadar uzanmakta. Etrafında bulunan yeme içme noktaları ve Valensiya Katedrali manzarası da burada biraz vakit geçirmek için geçerli sebepler arasında.
Ek olarak bu meydanın içinde bulunduğu Barrio del Carmen isimli mahallenin sokaklarını dolaşırken özellikle dikkatli olmanızı öneririm. Tarihi yerleri barındığı için illa ki sokaklarından geçeceksiniz ancak şahsen her bir köşesini farkındalıkla gezip görmenizi isterim.
7. El Cabanyal
Bisikletle gezmeyi en çok sevdiğim yer burası oldu diyebilirim. Rengarenk sokakları, sıcacık yerli halkı ve muhteşem grafitilerin olduğu bir mahalle düşünün. Her ne kadar turistik bir mahalle olsa da burada lokal insanlar yaşıyor. Camlardan birbiri ile heyacanlı şekilde konuşan insanları gördükçe neşe doluyorum. Bu efsane enerjilerinin kaynağının nereden geldiğini bir türlü çözemesem de onları böyle gördükçe istemsiz bir gülümseme kaplıyor yüzümüzü.
Bu mahallede konaklama imkanı da mümkün, çok şirin küçük otellere denk gelmiştim. Eğer denize girip dinlenme ağırlıklı bir tatil düşünüyorsanız burada konaklamayı düşünebilirsiniz.
Az vaktimizi en üst düzey verimde kullanmaya çalıştığımız için eski balıkçı mahallesini bisiklet ile hızlı bir tur atarak bitirdik. Bu mahalledeki görsellerin hepsi bisiklet üzerinde çekildi. Sizin vaktiniz olur ise sindire sindire her bir sokağı adımlayarak dolaşmanızı tavsiye ederim. Mallenin sahile yakın olduğunu özellikle belirtmek isterim. Burada dolaştıktan sonra ağrıyacak ayaklarınızı yumuşacık kumların üzerinde dinlendirebilirsiniz.
8. Valensiya Plajları
Görselde görmüş olduğunuz Playa de las Arenas isimli plajı Valensiya’nın Malvarrosa Beach restoran ve kafelerinden dolayı en popüleri olsa da marinanın sağında ve solunda kalan tüm plajlar bence gayet başarılı. Plajla restoran arasında kalan yürüyüş alanı keyifli bir akşam yürüyüşü için değerlendirilebilir.
9. Mercado Central
İspanya’nın market kültürü ile bizim pazar kültürümüz oldukça benzer. Bir çok şehirde denk gelebileceğiniz marketleri kapalı bir pasaj gibi düşünebilirsiniz. İçeriğinde çeşitli yiyecekler ve içecekler buluyor. Hatta bazı tezgahlar pişirerek ya da ısıtarak kafe/restoran gibi hizmet veriyor. Daha önce Madrid ve Barselona’da market deneyimimiz olmuştu ama Valensiya’dakini kapalı olduğu için deneyimleyemedik. Sadece özel izin alarak içerinin aşağıdaki fotoğrafını çekebildik. İçeride çok daha güzel seramikler olduğunu okumuştuk ama maalesef açık olmadığı için rahatça inceleme şansımız olmadı, sizin aklınızda bulunsun.
10. Plaza de la Reina
Şehrin kalbinin attığı meydan diyebilirim Plaza de la Reina için. Tüm etkinliklerin, eylemlerin, arkadaş buluşmalarının meydanı burası diyebilirim. Yolunuz illa ki buradan geçecektir ama yine de listenizde bulunmasında fayda var.
Vaktimiz kısıtlı olduğu için göremediğimiz noktaları da buraya bırakıyorum. Daha uzun vakti olanlar mutlaka buraları da rotasına eklemeli. Hazır oraya kadar gitmişken siz bizim gibi es geçmeyin derim.
*Jardins del Turia (Turia Bahçeleri)
*Torres de Quart
*Palace of the Marques de Dos Aguas
*Museo Nacional de Cerámica y Artes
*The Albufera Natural Park
Yazının başlarında da belirttiğim “Acaba burada yaşamak nasıl olur?” düşüncesini yazının tamamına baktığımda yeniden hissettim. Kim bilir, belli mi olur, kısmet üçlüsü ile yazımı sonlandırıyorum. Yazmayı atladığım ya da merak ettiğiniz her şeyi yorumlara ekleyebilirsiniz. Yeni keşiflerde görüşmek üzere.
Yorum Yapabilirsiniz