İspanya’nın beyaz köylerinden biri olan Zahara de la Sierra günübirlik planladığımız beyaz köyler rotamızın ilk durağıydı. Endülüs’ün beyaz köyleri için hazırladığımız bu rotayı daha önce Malaga’dan kiraladığımız aracımız ile tamamladık. Özel araç dışında ulaşım maalesef mümkün değil.
Eğer siz de rotanızı bu köylere çevirdiyseniz Endülüs Hakkında Genel Bilgi, Ronda Gezi Rehberi, Olvera Gezi Rehberi ve Setenil de las Bodegas yazılarımı da okumanızı tavsiye ederim.
Bu köylere turlar aracılığı ile de gelebilirsiniz ya da bizim gibi kendi rotanızı kendiniz çıkarabilirsiniz. Köyler küçük olduğu için 2-3 saatte gezebiliyorsunuz, tarihini ve internette kolay bulamayacağınız bilgileri dinlemek isteyenler için tur önerebilirim.
Bu köyü diğer gezeceğimiz köylerden ayıran en önemli özelliği göl manzarasıydı, gölün adı Embalse de Zahara-el Gastor olarak geçiyor. Daha köye varmadan şirin gölümüz bizi karşıladı. Zaten gölü gördükten sonra köye çok az kaldığını anladık. Ronda’dan Zahara de la Sierra’ya yaklaşık 40 dakika araba yolculuğu ile ulaşmış olduk. Ronda’da konaklamamızın asıl nedeni zaten bu köylere kısa zamanda ulaşabilmekti. Aracımızı köyün hemen girişinde bulunan ücretsiz otoparka bırakıp kendimizi beyaz evlerin ve yol kenarlarında şirin pembe çiçeklerinin olduğu güzel sokaklarına attık.
Köylerin geneli tepeye kurulmuş durumda olduğu için kendinizi yokuşlu sokaklara baştan alıştırmalısınız. Her yer o kadar şirin ki yokuşu vs gözünüz görmüyor bir süre sonra. Hemen hemen her köyle güzel sokakların yanı sıra bir kale bir de kilise mutlaka var. Bu nedenle rotamıza farklı olduğunu düşündüğümüz köyleri ekledik.
Zahara de la Sierra’yı farklı kılan en önemli noktası göl manzarasıydı. Buraya sırf bu göl için gelip kamp yapan çok kişi vardı. Özellikle karavancıların yoğunlukta olduğu bir kamp alanına dönüşmüş gölün çevresi. Aynı zamanda gölün üzerinde kano da yapan bir kaç kişi de mevcuttu.
Zahara de la Sierra’nın kalesine çıkış yolu birazcık sancılıydı, zaman zaman merdivenler zaman zaman da kayarak çıktığımız yokuşlar mevcuttu ama tepe noktaya ulaştıktan sonra gördüğümüz manzara iyi ki pes etmeden çıktık dedirtti. Tepeye çıktıkça rüzgar da şiddetini arttırdı ama bir sonraki köyümüz olan Olvera’ya göre çok daha iyi durumdaydı rüzgar. Köyler yüksek bir noktaya kurulduğu için hemen hepsinde rüzgar ile karşılaşabilirsiniz, hazırlıklı olmanızda fayda var.
Köyde birden fazla kilise mevcut olsa da Church of Santa María de la Mesa barok tarzı ile ön plana çıkmış durumda. Chapel of San Juan de Letrán da ziyaret edebileceğiniz bir diğer ibadethane.
Yola yeni koyulduğumuz için yemek noktası araştırmadık ama susadığımız için köyün meydanında yer alan Bar Mirador’da şarap ve limon ile yapılan Tinto de Verano kokteylini denedik. Tinto de Verano, ‘yaz kırmızısı’ anlamına geliyor ve tad olarak Sangria’nın bir çeşidi diyebilirim. Doğduğu yer Cordoba olarak biliniyor, yaz sıcağında insanı ferahlatan güzel İspanyol içkilerinden biri.
Yorum Yapabilirsiniz